Leyla
Leyla
Çınlamasın kubbende yeis dolu vaveyla, Yarınlara güneş ol, tebessümünle Leyla. Sanmam ki âlem senden başka gülistan bulsun, Sen; Resul’ün müjdesi, gül yurdu İstanbulsun. Göçebe sevdaların konup, göçtüğü diyar, Sağ gözüm sol gözümden kıskanıyor seni yâr. İnci danesi meyve, uhrevi bir ağaçta. Karın tokluğu sevda hem tokunda hem açta. Gözlerin günden aydın ve tarih kadar derin, Nemlense, buğulansa süründürür kederin. Yeter ki sen ışılda varsın yıkılsın dağlar. Senin kaşın eğilse yüz kırk milyon göz ağlar. Sevdalar sende başlar, sende biter tomurcuk, Sen ki yek bütün sevda, sen en günahsız çocuk. Bırak bu yorgun sevda bağrında bir han bulsun, Sen sevdalar durağı, otağı İstanbulsun. Sensiz düşlerim kırık, yaylalarım sürgündür, Kederin sonsuz matem, bayram güldüğün gündür. --Her günün bayram olsun fenerlerle, halay’la. --Kara gün ilişemez son Türk ölmeden Leyla. Seni birkaç satıra sığdırmak aczi yetim, Lakin sensiz şiirler, şarkılar öksüz, yetim. İçinde sen olmayan, nağmeler küllü haram. Hasretime şiir ol, belki sağalır yaram. Bendeki bu sevdanın anlamı, ne madde’de, Ne esre’de çözülür, ne üstün’de, şedde’de. Harekeler anlamsız, harfler fakir ve naçar, Sana ancak ilahi ilimler kucak açar. Tomurcuktan tazesin, çınar kadar ihtiyar, Bir tek sinende yatan ecdat benden bahtiyar. Gönül burcumda sancak, bayrağımda hilâlim, Damarımda dolaşan kanım kadar helâlim. Varlığın erişilmez, yokluğun kanlı şerbet, Bin kez sıla görürüm günde bin kere gurbet. Sensizlik geçse bir an ucundan niyetimin, Ah’ını almış gibi olurum bin yetimin. El değil rüzgâr dahi kasti değil kazara, İlişemez yetmiş milyon girmedikçe mezara. Gün sende güzel durur, güneş sende gülerde, Güneşten daha aydın nesil bekler ilerde. Medeniyet nuruyla parıldarken asuman, Ne sis barınabilir ne kara gün ne duman, Karanlıklar lâl olur, karanlıklar heceler, Kendinden hicap duyar, bağrındaki geceler. Aydınlık yarınlara yürürken zürriyetim. Bir sen vazgeçilmezsin, bir ölmez hürriyetim. --Çözüver ak gerdandan, düğmeleri Süheyla, --Dünya bir Leyla görsün, dünya gözüyle Leyla. Sinende harmanlanmış, maddeler ve manalar. Görsünler nasıl Leyla doğururmuş analar. Solmayan renklerinle ezel, ebet eşiği, Seninle dolar, taşar, medeniyet beşiği Salınır eteklerin uhrevi denizlere, İki cihanda renk ol şu solgun beniz’lere. Çelik ve taşta öten nakkaş ezgilerinden Feyz alsınlar Sinan’ın ölmez çizgilerinden. Bir yanda kız kulesi öbür yanda galata, Bağlanmış iki kıta iki çelik halat’a. Aynı altın tepside medeniyet ve ilim, Her dilim ayrı lezzet ve milyonlarca dilim. Seni anlamayan kul zannetmiyorum sağdır, Canlı cenazelere kabirlerden nur yağdır. Ölü denen sağların nur yatağı mezarlar, İcabında tarihi kalkıp baştan yazarlar. Kalyonlar dağdan aşıp koşmadı mı çağrına? Sen onlara emanet onlar senin bağrına. Sen ki; bağrında yatan şehitler kadar diri, İsmini besmelesiz anmaya kalksa biri, Katli vaciptir diye biri bir fetva versin, Katili ben olayım dünya ne derse desin. Seni bir cam fanusta zembille asmalıyız, Bir kez görsem diyene sade koklatmalıyız. Seni sende koymanın sadece budur yolu, O bile yeter, artar sarhoş etmeye kulu. Şımarmak senin hakkın, şımar gözümün nuru, Senin şımarman bile öyle saf, öyle duru. --Karanlığa nur oldun, medeniyete hamal, --Sağında sultan Fatih, solda Mustafa Kemal. --İki dünya önderi muhafız iki yanda, --Karanlığa geçit yok Leyla’m senin dünyanda Gönül müzem, giz dünyam, aşikârım, mahremim, Ne varsa hepsi sensin selamlığım, haremim. Gururumsun, onurum, gözüm nuru, ayalim, Tüm renklerin üstünde yarınlarda hayalim. Hayalim ki; ufkunda batmayan güneş düşler. Zehir zıkkım kesilir karanlığa gülüşler. Melekler sıra sıra nöbet tutsun bâb’ında, Mey içmişten beter et huzurun girdabında. O gün gelip İsrafil üflediğinde sur’u, Rabbim incitmez elbet bağrında yatan nur’u. ‘’Bana lazım’’diyerek avuçlarına alır, Dünyada senden gayrı bir toz bulutu kalır. Kapın mahşer’mi? Mahşer. Mizan sende kurulur, Gerdanlık sırat olur, geçen cenneti bulur. Bağrında hayat bulur inancımın beş kent’i, Her şey sana yakışır iki cihan başkent’i. --Tarihi sayfa sayfa karıştırsın âlimler, --Çözebilir mi seni bu beşeri ilimler? Sen güllere gülistan, gülistanda gül Leyla, Ben hakkınca sevmeyi beceremedim hâlâ. Sen Leyla ol ebedi ben mecnun sen istersen, Çöller cennetim olur yeter ki böyle gül sen, Sen Leyla ben mecnun’da, dil yâr demeye kıysa, Korkuyorum kıskanır şurdan bir melek duysa. Gündüz güneş kolunda, geceler oynaş ayla Yetmiş milyon mecnunun sana titrer ey Leyla. Gönlümde yakut damla, sonsuza giden yolsun. Ben ebedi mecnunun, sen Leyla’m İstanbulsun. Şefik Tiryaki |
EHVENCE tarafından 6/7/2012 3:15:00 PM zamanında düzenlenmiştir.