Bir Antrolopog Jübilesi
Dünyanın en yorgun antropologu belki benim!..
10 yıl sürdü yolculuğu Odiseus’un, Benim 50 yılımsa(*), 5000’e bedel... Evet benim, görün işte, en yorgun antropolog... Kinshasa’da gezip duran büyücü-hekimler... Daha çok onlarla idim, beyaz adam yerine... Kırsın diye zincirini Bukavu’da köylüler, Az değil, çok boğuştum gaddar efendilerle... Tasmanya’da insanı iyi eden otları, Ben idim şirketlerden, patronlardan saklayan... Numea, bir yabansı cenk meydanıdır, Turist kafilelerinin saldırısına karşı... Bombay’da çivilere yatan tüm o fakirler, Benden aldılar evet, en sıcak teselliyi... Tibet’te sonsuzluğa uğurlanan milyonlar, Halka yarasıdır şimdi, boynunda kadınların... Duyar her vakit sesimi, Santiago Stadyumu! Dolaşır her yerde kesilmiş, gitarcı parmaklarım... Amazon’da ağlayan bütün o çocuklara, Açıp ben göğsümü, meme emzirdim... Hustın’da boyalıdır elim yüzüm benim, Beyaz Adam’a karşı son kurtuluş savaşında! Harlem’de kurşun değmiş kara deriyi, Yüreğimin sızısıyla dağladım... Kordoba’da bütün o göçer Çingeneler’i, Okyanus suyuyla kutsamışım ben... Krakov’da dilsiz sağır tüm o haykırışları, Sesimdi, benim sesim, tüm dünyaya duyuran... Bilir beni Manisa köyleri, Denizli gökleri bilir beni... Bilir beni, cenkten bitap hisarlar bilir beni... Bilir beni, başşehirin daracık sokakları... Kuleler, saraylar, adalar, taklar... Savurun şimdi benim küllerimi okyanusa! Benimle tohumlansın tropikal çiçekler! Suya karışsın artık, alnımdaki esinti! Karalar dar geldi bana, sular ağırlasın beni... (*) Kültürlerarası psikolojinin kurucularından H. C. Triandis’in sözü |