MEÇHULDuvarın arkasında kaldı bilinen tüm hakikat O kadar uzak, bir o kadar içimde saklı hayat Ne vakit yol görünse fincanın kara telvesinde Gitmenin tatlı keyfi yerine acısı düşer ellerime Hazırlanılmaz bir güz’e geçmez mevsimler Gözde büyütülür gar soğuğu geçmez trenler Hangi yol büyür bu kadar el bebek gül bebek Hangi deli oğul balıyla dolar kovandaki petek Şaşkın bir terk dolaştırır ayaklarımı yürütmez İşitmez feryadımı duvarlar seslensem de işitmez Yanındayken saçlarına takılan gümüş teller mi Yoksa kırgınlığının sebebi çok sevdiğinden mi... Yanık bir rüzgar öpüşüdür pişmanlık denen Yakıcı mevsimin kol kanat çekişidir esiren Tut ki hiç bilmedik hiç uyanmadık aynı sabaha Tut ki aç kalmadık adalete seninle omuz omuza Çekmedik mi merhamet yemenisini vicdansızdan Bakmadık mı vazgeçen ümitsizlerin arkasından Şimdi yol göründüyse gidilecek mecburi meçhule Bahçemdeki cevizden o gemiyi kaldır makbere |
sizi tanımadan önce kaçırmışım bunları hep
ve kendime kızıyorum
saygıalr Uçuk....