Eylül’ün Kırdığı Gül
Yiğit, körpe ölüler; ağıtsız geçti çölü
Destanlık öykümüzü güne anlat kırgülü! Kılıçlar kılıçlarla öpüşerek bilendi Aşkların taşrasında bir umut türkülendi Bizdik ateş hattında yenilmeyen ergenlik Kanın aydınlığında şafağa düşen tetik! Metropol üstümüze yürürken ordu ordu Biz değil, asıl bizden şehirler korkuyordu.. Bir anafor içinde kurşunlarla doğanlar Beyazıt meydanında üşüyen sloganlar Kimdi bize gösteren bu karanlık sokağı? Atıldık dolu-dizgin fikrimizde bukağı! Kuşkulu kuşluklarda buz tutmuş nilüferler Şimdi yol ayrımında küskün, yorgun neferler Sitemkâr satırlara sindirilmiş öfkemiz Eylülün kırdığı gül, yeni eşkine remiz.. Yiğit, körpe ölüler, ağıtsız geçti çölü Destanlık öykümüzü güne anlat kırgülü! |