Direnen Şehir
Aynalar hicaptan içine kırık
Efsunlu fanusta ışık ve katran Duygular ağıtlı, hasretler lirik İblis şöleniyle çevrili dört yan Yedi-uyurların ilk şaşkınlığı Taşralı arkadaş, ne ki bu hüzün? Çığırından çıkmış çağ taşkınlığı Esenliği uçup gitmiş gündüzün Ağa camiinin acısı derin İki gözü iki çeşme ağlıyor Dersaadet, bu mu senin kaderin? Sınanışın hikmetini hayra yor Ruhumu sıkıyor beton ve çelik Hani masalların gökçe kuşları Aşkın duyarlığım etmez metelik Alaya alınır gönül düşleri Kaç kalbi ansızın hiçliğe iter Faili bilinen âşikar kurşun Kışkırtıcı edâ: düşmandan beter Alev sütunları yıkan sarışın Çavlan bir çığlıktır hayat ırmağı Eğreti, hükümsüz sabun köpüğü Örtüler sonsuzu örümcek ağı Kim nasıl kıracak saydam kabuğu? Yaşatır iffetli efsanesini Ucu işlemeli, sevdalı mendil Yanık bir ezgide gizler sesini Yaban rüzgârlara yenilmez kandil Masum hayallerle uyan uykudan Kısmetin açılsın, talihin dönsün Tutun fırtınaya nâzenin fidan "Vücut ikliminin sultanı sensin!" Pera’nın parfümlü odalarında Hâlâ oynaşmada ecnebî bir dul Dünün endişesi yaşar yarında Yeniden fethini özler İstanbul! |