İnat
sabahın köründe çıkıyorsunuz evden
kaybedilmiş savaşın utancı sabahın köründe gölgeniz kardeşten ötesiniz belediye otobüslerinde teriniz etiniz karışıyor birbirine evin delisi gibi kanıksadınız kadıköy karaköy vapurundaki sinan’ı sırayla geçer uykulu gözlerinizden işportacılar dilenciler martılar ve en aptal uyumu dalganın fakat birdenbire bir mendirek gibi girer göğsünüze denizde ölü bir balık olmak isteyen kadın nanikçe bir şey var şu intiharda azbiraz mizah yani geçer geçmez aklınızdan oracıkta yüzünüzü donduran inatla duruyorum işçıkışlarında ellerim gökyüzü kadar geniş hem kör hem topal siz böyle nereye |