Sen Gidersen Cinayet İşlerim
Barut kokan bir sokakta ilerliyordum, ayaklarım yerden kesilircesine yürüyordum. Soğuk bir rüzgâr esiyordu ve uğulduyordu kulaklarım.
Bu karabasanla uyandım o sabah aynadaki yüzüm eskimişti, biraz daha yabancılaşmıştım kendime, bir kurt gibi açtım unuttuğum her şeye. Duyumsuyorum, evcil bir yalnızlık geliyor göçebe kentlerde bıraktığım. Sevgilim, çiçeklerim soldu; odam dağınık sen de gidiyorsun uzak kentlere. Ben alevden oyuncaklarla oynayacağım, karabasanlar bölecek uykularımı ve dudağımda fazlaca uçuk olacak biliyorum… Nasıl da eskiyor aşklar. Heyecanla, “Seni seviyorum,” dediğimiz anlardaki çocuk sevinçlerimiz yeniliyor yaşama. Paslı bir bıçak kesiyor dilimizi, kanımızla besleniyoruz yarasını yalayan bir hayvan gibi. Yalandır yalnızlığın güzelliği, kim uydurmuş bilmiyorum. Sevgilim sen gidersen cinayetler işlerim, resim yaparım şarkı söylerim. Barut kokan bir sokakta ilerliyorum, ayaklarım yerden kesilircesine yürüyorum. Soğuk bir rüzgâr esiyor ve uğulduyordu kulaklarım, sen bana otobüste el sallarken… |
kalbim sıkışıyor veda anlarında
kurşuna diziliyor avuçlarım
el sallarken bir başlangıca.... demiştim bir şiirimde
zordur vedalar, ayrılıklar
güzel anlatımdı, kutlarım