Kızılca Kıyamet
ölüm hep aralarında dolaştı
yüz görümlüğü gibiydi kızılca kıyamet gibi zifaf gecelerinin hasretinde yorgun bedenlere sarıldı misket oyununa yattı beş yaşındaki dört çocukla yaşlı postacıya uğradı boş küfe gibi götürecekti zavallı hamalı bir çocukla asılmıştı traktörün römorkuna bir kızılca kıyamet gibi ağustosun rakısını tüketti o akşam birahanede sızmış ayyaş osmanın masasında adamı sarhoş gömdüler sonra bir askerin omuzlarına bindi acısıyla yıktı toprağa ekim yaprakları gibi gözleri asılır uzaklara yeter dersin artık ipleri kopartıp kurşunları gömersin zifaf gecelerinin hasretine bırakırsın gelini ayyaş osman hala yaşıyor şişesinin dibinde ölüm yok artık dersin yüz görümlüğü yitti kızılca kıyameti yok yere düştü dersin ölüm bir gül gibi |