Mutluluklara güvenim kalmamış.
Mutluluklara güvenim kalmamış.
Dün mutluluktan ucarken,bugün kırılabiliyorsun... Her seferinde rüşvet almış bir memur tedirginliğiyle yaklaşıyorum mutluluğa. Eski ve renkli ama baktıkça siyah beyazlaşan o resimlere bakmaya cesaret edemiyorum. Baktıkça içimden bir şeylerin koptuğunu hissediyorum. Sanki çocukluğumun o gölgelerinde eriyorum. Bir ızdırabın denizlerinde kendimle boğuşuyorum. Bir şehir arıyorum kendime. Beni ben gibi kabul eden, beni yalnızlığımla seven bir şehir… Hani bıkarsın ya yaşamaktan aniden bir tren istasyonunda bulursun kendini. Elinde üç beş hatıralık siyah beyaz bir fotoğrafla ve bir çanta vardır. Yüreğinde yağmur yüklü bulutların acı burukluğu vardır. Gözlerinde ise gideceğin o şehrin hayalleri…. Gideceksin; ama son bir kez düşüneceksin. Bir yanın kal diyecek, bir yanın git… Ama gitmeyi arzu edecek içindeki o ses. Yeni bir hayat kurmak isteyeceksin. Yeni bir yol döşeyeceksin raylara. Tüm eskileri atacaksın bir kenara. Belki de pişman olacaksın ama iş işten geçmiş olacak. Sen artık gideceğin o yere aitsin. Yerin yurdun olacak. Gurbetçisi olacaksın içindeki o yabancı şehrin. İşte bende içimdeki o yabancı şehre giden bir mülteciyim... Bir vatansızlık bir dağlaşmış yalnızlık oluyorsun mavzerleşmiş bir haksızlık yanıtsız bir dilekçe gibisin . . . Alıpta veremediğim bir Allah selamı...! |