SURKaranlığın gen haritası biçildi, dikildi… Uzun tırnakları, tel tel sakallarıyla; O, Olanca çirkinliğiyle giydi kanında dinlendirdiği elbiseyi. Yürüdükçe büyüdü çirkinliği… Ardında sıvı bırakan solucanlar gibi. Beyinlerde psikolojik baskıyla büyüyen savaş gülleleri vurdukça kalp duvarlarına… Patlayan, saçılan bedenlerle beslendi… Finansal politikalar, para politikaları, aslanın dişlerini keskinledikçe. Daha bir iştahı arttı, pençelerini sapladı zihinlere… Suladı çatlattı tohumunu zevklerinin. Süsledi, renklendirdi geceleri yıldızlarıyla. Bir yere kadar sürdü kendi peri masalı. Bir yere kadar. Karanlığı yok eden nur çatlattı tırnaklarını. Dünyaya ait olmayan bir sır indi yeryüzüne. Rab sur öncesi bir yağmurla yıkadı dünyayı. Dünya ölüyordu. Sur öncesi derin bir çalkantıyla yüreğinde aşk olanı aldı katına. Dünya çürüyordu. Şehit kanlarıyla sulanmış topraklar utandı silkelenmeye başlarken dünya. Evet SUR… En vicdansız ruhu titretti ve çürüttü kendi mayasıyla. Karanlık kötülükle mayalanmıştı. Her kötülük gibi önce kendi yurdunda kendi kalbinde patladı. Yasemin YILMAZ 18.05.2012 |
bu dize çok vurgulayıcı olmuş
ne acı değil mi SUR a yakalanmak,ayaklar altında kalmış kötülükler içinde boğuşmak,gerçek iyi olana ulaşmak için SUR a tutunmak son gayret ve ümitle ayakta diğer zamana yürümek...