Yaslı Dudaklarda Tebessüm
Her lâhza bir ayrı bahardır gönlüm
Sen’inle,Yüzüne nûr saçtığın gökkubbenin altında... Güneşlere tâc giydiren o Kutlu Elinle, Sır kapısını açtığından beri katında... Yeryüzü tıpkı bir Cennet varlık harmanıyla; Tekmil bezmine ermişlerin başları tutkun. Dünkü şu köhne cihân dahi dörtbir yanıyla, Sunduğu kadehin sermesti olmuş Sonsuz’un... Yaslı dudaklarda beliren tebessümlerden, Artık gök kapılarının açıldığı belli. Meltemler esiyor amber kokulu günlerden; Ay kadehini toprağın bağrına dökeli. Gecenin kıvırcık saçları darmadağınık, Aklın dizginleri semânın eline geçti... Sözü Başbuğlar Başbuğu söylüyor uyandık, Sevinin bir kasvet dolu devir daha geçti! Geçti geçiyor bir bir önü-sonu olanlar; Sonsuz’un boyasıyla boyananlarda huzûr... Ölüm diyarında ölümsüzlüğü bulanlar, İçlerinde aydınlık ve çevrelerinde nûr. Onların hiç solmayan baharları yanında, Sönük bir masaldan farksızdır irem bağları... Ve gidip sonsuzla bütünleşen ruhlarında, Birden duyar ve yaşarlar aydınlık çağları. Eskiyen eskiyip gitti söz eskimeyende, Ölenlere merasim kalanlara ta’ziye... Ve artık boynunu kaptırdı ilhâd kemende, Muştular geleceğe, selâm şânlı mâziye! |