Yâ Rab
Ey Rab, varlığın evvelden evvel,
Nezdinde bu ma’nânın adı "Ezel"... Yok nihayetin, olmaz Sana hitam, Halk eden Sensin, Seninledir devam... Tekmil varlık, nezdindeki bir nurdan, "Ol" dedin, oldu bir ışık billûrdan. Her şey o baş döndüren âhengiyle, Göz kamaştıran nûru ve rengiyle; Dellâldır varlığına şüphemiz yok, Her yanda akan nurlar oluk oluk. Sendendir her çehrede parlayan nur, Sendendir ruhlarda duyulan huzur. Yeryüzü Senin ihsanlarınla var, Tek bir lem’asıdır Cemâlin bahar. Bir cilvesi de onun sımsıcak yaz, Haykırır varlığını avaz avaz. Söyler Seni nûruyla ay ve güneş, Sözleri melek şehâdetine eş. Dalga dalga denizler "Hû" der coşar, Irmaklar durmadan hep Sana koşar. Ormanlar uğuldar durur derinden, Mûsikîler yükselir her birinden. Nağmelerle inler bahçeler bağlar, El kaldırır Sana tepeler, dağlar... İsmini yâd eder burçlar felekler, Yâd ettiği gibi gökte melekler... Rikkatle uçan kuşlar Seni anar, Bir hür mavilikte sonsuza kadar. Bilen bilir; onların önü açık, Bilmeyenlere de lûtf eyle azıcık..! Pervâne gibi ışığa koşanlar, Her an bir korla yanıp tutuşanlar; Başları dönmüştür Senin şevkinden, Mahmur gezinirler Senin zevkinden. Senden gayrı her şey onlara ağyâr, Sensin bu kudsîlere biricik yâr. Duymuşsa Seni bir ruh candan geçer, Nâm u şandan, inci mercandan geçer. Sensin her şeyi var eyleyen kudret, Sun, hep sunduğun gibi bir inâyet! Aç ardına kadar kapını bize, Göster teveccühünü hepimize. Kalmasın nûruna ermedik gönül, Kalmadı pek çoğumuzda tahammül... Bizler Senin elinde bir ‘ney’iz, Her zaman Seni söyleyen nağmeyiz. Sal gönüllerimize bir inşirah, Gelsin artık va’d eylediğin sabah. Yıllar var ki, gönüllerimiz kebap, Ruhlarımızda acı bir ızdırap. Boynumuz tasmalı birer bendeyiz, İltifatını umacak ‘sin’deyiz. Gerçi bazen sarsık, bazen zindeyiz, Ancak, her dem Peygamber izindeyiz. Doğsun ey Rab beklediğimiz felâh, Ve dinsin artık her türlü âh u vâh! Gelsin o nûrefşân günlerden haber, El açıp inlediğimiz bir seher... Arza ne hâcet, halimiz ayândır, Nur bekliyoruz bir hayli zamandır... |