Tatlı Rüyâlar
Bir akşam üstüydü geçmişteki bahçelerde,
Vedâ ediyordu hasretle güller hayata... Küskündü çemenler ve çemenzâr kâinâta; Kapanıyordu her yandan akşam perde perde... Ve serin bir poyraz esiyordu bahçelerde... Tasa bürümüştü bütünüyle çiçekleri, Tülleniyordu bayrak gibi kasvetin tülü; Kışa dâvetiyeler vardı, bahar örtülü; Sihirli türküleriyle aldatan bir peri, Aldatmıştı birer birer bütün çiçekleri... Acı acı uğulduyordu her yanda rüzgâr, Hazanla buruktu papatyalar, karanfiller... İrem bağlarına denk o sihirli bahçeler; Kalmamıştı bahçelerde tılsımlı lâleler, Hep kâbus gibi esiyordu esince rüzgâr... Kuğular, yaslı yaslı yüzüyordu sularda, Çaylar sisle örtülmüş ve sis de dinmiyordu; Kıyıda altın sesli kuşlar gezinmiyordu... Hüzünlü ağıtlar "tın, tın" inlerken koylarda, Bir ürperten yankı yükseliyordu sularda. Geceler başıboş ve derinleşen saatler, Çılgıncaydı o esnada karanlığın hızı, Bitevî yarasaların keyfi gül kırmızı... Ve derin hicrânlarla kıvranıyordum yer yer, Aczimize göklerin açıldığı saatler. Derken sabâ esmeye başladı bir aralık, Diriliş kokusu geliyordu ötelerden: Bir zaman güneşlerin kol gezdiği yerlerden; Yırtılıyordu artık perde perde karanlık... Ve gök kapılarında mübârek bir aralık... Aralıktan ruhlarımıza doğan rüyâlar, Mesajlarla rengârenkti mutlu gelecekten... Neler bekledikse şimdiye kadar felekten, Yoldaydı... bir bir gerçekleşiyordu hülyâlar Ve hicrân dönemindeki en tatlı rüyâlar... |