Işık Yol
Dinmeyen his, sönmeyen heyecanla dopdolu,
Dolaşıp her yerde O’nu soluklamalısın! Her zaman bir semâvî seyahate kurulu; Mesafeleri aşıp O’na ulaşmalisin! Ufuklar gel gel diyor, yildizlar göz kirpiyor, Ve panjurlar aralaniyor gibi öteden; Dalga dalga gözlere güzellikler çarpiyor, Bütün eşya sonsuzlukla parildiyor birden... Işik yagiyor her yana, ruh nûra boyanmış, Hülya ebedin sihirli kemendinde tutsak... Cezbin büyülü iksiriyle Hakk’a uyanmış, Her lahza ayrı bir vuslat neşvesi duyarak... Nurdan duyguları ve nurdan kanatlarıyla, Göğün sonsuzluğunda öteleri süzüyor; Pişe pişe olgunlaşmış kanaatlarıyla, Ruhların uçuştuğu iklimlerde geziyor. Aklın gözlerinde tüllenen ışıkta O var; Duyar o en erilmezleri olduğu yerden... Dolaşır vadi vadi her yerde O’nu arar, Tüter tıpkı ocaklar gibi, yanar derinden. Hiç durma koş süvarim, koş bu nurlu ufukta! Dolmuşken hazır gönlün ebedin sevdâsıyla... Yollarda ömür tüketenlere O son nokta, Bırak oyalanmayı eşyanın rüyasıyla... |