Hüzün
Hayatın sonbaharı güneş ufukta mosmor,
Dünya âdetâ bir hayalet gibi sopsoğuk... Hüzünle tülleniyor akşam olunca ufuk; Altın saçlı sabahlar artık gülümsemiyor... Günler-geceler hep ukbâ türküsü söylüyor. Tıpkı hazan serinliğinde yaprak sesleri, Buğulu bir edâ var varlığın çehresinde... Gönlüm her an değişen renklerin pençesinde, Daha engin duyuyorum uhrevî hisleri; Yaşlandıkça gönlümde yıkılan hevesleri... Ömrün baharında duyduğum neş’eler sonmuş, Dolaşiyorum ötelere açik koylarda; Bir boşluk yaşiyorum dügünlerde-toylarda... Sanki bütün eşya uhrevîlige bürünmüş Ve gençlikle kizaran günler hasrete dönmüş. Geçmişe bakip yarinlari heceliyorum, Hissiyâtim lime lime duygularim yirtik; Gönlümden kopup gelen bir hüzünlü hiçkirik, Her gün bir ayri hafakanla geceliyorum... "Çölden çöle geziyor", "Yâr" deyip inliyorum! Artik vuslat eli perdeyi aralayincaya dek, Sakin ayrilma ey tasa, sen bana lazimsin! Gökkuşagi gibi hep ufkumda kalmalisin! Tâkatime eş, rahmetin enginligine denk... Sen gerçek çilekeşlerin çilesine mihenk! |