Hiç EskimeyenEzelden ebede uzayan ibrişim atlas, Bulutlar gibi serin, yagmurlar gibi berrak; Rengi, deseni, şivesiyle dünyamiza has, Tipki Cennetteki süt irmagi gibi apak... O bir anlik ümit degil, sürüp giden huzur, Ruhlari semâya taşiyan her yol O’nda... O’nu tanımak kuvvet, O’na sığınmak nur; O iklime girenlere sürprizler ard arda... Taptaze mesajlarıyla hep ilgi odağı, Cebrail’in ağız suyu var mürekkebinde; Zümrüt tepeleri sonsuzla halvet otağı; Atmosferinde şeytan künde üstüne künde... Varlıkla Yaratan arasında en yeni sır, En canlı beyan O’nun sesi, O’nun soluğu; Bu sırra teşne gönüller el pençe ve hazır, Ufuklarında hep uhrevîlik buğu buğu. Bahar patlayışı var vaad ettiği günlerde Ve ebedî var oluş hedefteki emeli; Yollar sonsuza açılır O’nunla her yerde; Duyulur yol boyu dost bahçelerinin yeli... Yıllar hiçlik içinde damla damla erirken, O’nda ne bilinmez bir zevke dönüşür zaman... O en sürpriz mesajlarla gelmişti gelirken, Altin nefesi en onulmaz dertlere derman. O’nun ikliminde ruhtan feryat işitilmez, Aşkla yananlar vuslat ümidiyle serinler... Her mevsim kiş olsa da onda hazan bilinmez Ve ölümsüzleşir o çerçeveye girenler... Yürürler sonsuza ellerinde berâtlar, Vuslata erer ve halvet umarlar her yerde; Hiç yorulmadan hep uçar bu işik kanatlar, Aşarlar, aşilmaz meçhulleri perde perde... |