Dâüssıla
Dinliyorum ruhumu gurbetten usanmışım,
Bunca "dâüssıla"ya dayanırım sanmıştım... Her yeri vatan saymada meğer aldanmışım, Herkesle hemdem olacağıma inanmıştım... Millî ikbâlimize koşarken nefes nefes, İlkemde yaşayıp orada ölmek hayalimdi; Bir gam melodisi bu yerde duyduğum her ses, Yutkunuyorum belirsiz duygularla şimdi. Hiç bilmem gönlümün bu sevdâdan bıktığını, Yer yer bükülmüş olsa da irademin kaddi; Kim görmüş Mecnun‘un Leyla‘yı bıraktığını, Hep bu oldu dünyada düşüncemin serhaddi. Bir buz gibi gözümde her sabah doğan güneş, Kâbûslar gibi çöküyor çökünce her gece; Gündüzler burada kabir karanlığına eş, İnsanlar ufuksuz, hayatsa tam bir bilmece... Renkler bir darlığın ağında, hepsi de gri, Anlamsız birer tümsek o koca gökdelenler; Duygular derbeder, düşünceler serseri, Bir hiçe bağlı burada doğanlar, ölenler. Düz günler monoton, bayramlarsa bir karnaval, Adeta bir çöl gibi bana bu koca diyar; Izdırap tam ızdırap, neş’enin rengi melâl, Hazanla inim inim duyduğum yaz-bahar. Vermiyor bencesini zevk u safanın hayat, Fecre kapalı sanki gönlümdeki tepeler; Hep ümide koşsam da sarsılıyor hissiyat, Kaplıyor ufukları siyah siyah perdeler. Yok yaşamanın bu ülkede ölümden farkı, Sisli, dumanlı geçiyor inadına zaman; Hiç duyulmuyor hayattan dinlediğim şarkı, Tın tın nabızlarımızda ruhumdaki hafakan... İç murakabe deyip kendimi dinliyorum, Gördüğüm çerçevede yapayalnız efkârım; Bir mum macerası; yanıyor ve eriyorum, Olsaydı aydınlatmak bari yanarken kârım. |