HİPER/HALÜSİNASYONI. Kırıldı kalem Hükmü cesur Devrilmişse bir ömür Ancak sırtından vurulmuştur. Felç inmiş iki el boğazda, sımsıkı… Göğse rezilce ilişmiş densiz soluklar Sığınaksız çırpınışlarla Adamı tam da baharından bıçaklar. Göz oyuklarımda azgın bir dehidrasyon Art arda kramplar Bıraksam kendimi Ayaklarımdan bir dünya daha kayar. Tutun çocuklar, tutun..! Bozulur yoksa susadığımız bütün oruçlar. II. Kaçınılmaz sıralı Korkunç nöbetler Ertelenemeyen vebâ Dişe saplanan ürperti Her adım çıldırış… Üst üste hüznün ölçümü Ve her defasında o korkunç tanı: “Hiper/halüsinasyon…” Herkes kendi ömrünü sürer başucunda Bazen ürkek, sıkışık; Bazen de başına buyruk, korkusuzca. Ama tam da uykudayken yakalandı kalbim O bitimsiz Aşkın çarpıntısına. Aklıma bastım Tutmuyordu … Sesime baktım Ordaydı hala Göğsümün kafesine saklanmıştı tir tir Çıkmıyordu bir türlü uğursuz cendereden. Çaresiz dengemi aradım bin bir umut Kaybetmiştim… Ve sonunda Otuz günahsız hayatı devirdim boylu boyunca. Geceydi o hece Saplanmıştı dolunay en masum yerine Bir ben kaldım ortasında satır satır Parmaklarımı y/oklayıp cesurca Ensemden vurmuştum kendimi dirençsiz sözcüklerimle. Kuşlar kaldırdı cenazemi ilk Şakağıma kadar kırılmış kanatlarıyla. Yanı başımda manzarasız bir lotus Son yaşımı yuvarlıyordu acımasız toprağa. Sanırım öylesine bir merasimdi “Uğurlamak” eylemi telaşlı bir hal almıştı hani Ellerim ayaklarıma zincirli Dudaklarım ayıplarken gözlerimi suçüstü Sarhoş bir rüzgâr Yığıyordu bütün uğursuz sesleri kulaklarıma: “Karmalı tez elden sabırsız cevherine Tükürür yoksa çıyanlar arsız yüzüne!..” Boğazımda kekremsi koku Galiba öpüşürken Toprağın mühürlediği ateşli buğu… İlk değil Son, hiç değil Bu psikonevrotik inleyişler Karşılıklı içten içe delirmeler. Ama sesim… Sesim nerde? Bırakmıştım ya Zayıfça halli Kökünden ateşli Kara hummalı yani. Nerde diyorum Hani…!? III. Dudaklarımda kızgın kuraklık Evet, çok ıssız… Peş peşe bilmem kaç bin hain dikiş. Soyunmadan bu amansız titreyişten Giyiniyorum nefesimi sessizce yine Umutla Ve çığlık çığlığa: “Kaybettim sesimi kör bir susuşta Varsa duyan Haber versin insanlık namına..!” (Sezgin Karadağ) |
Bazen ürkek, sıkışık;
Bazen de başına buyruk, korkusuzca. '
Herkes kendi ömrünü sürer evet kimi sonsuzluktan arınmış karanlık sözlere belenmiş, kimi gül dalında baharlar yetiştirmiş dil kıvrımlarıyla...Hangi ömür bedel dir bir anlık mutluluğun acı kırağı düşürdüğü ilkyaza, hangisinde ilk adım yeni değildir sonu hep eyvallahlara...hangisi dışarıda kalmış bakışın acısını yüklenmez, hangisi bir tebessüme değen mavi yangın külüne gönüllü dönüşmez...ah dolu bulut gözlerde hep bir buğu ya başında boşalır, ya sonunda...tek bir gerçek güneş batar bir şekilde kimine önce kimine sonra ...köklü ölüm biriktirmektir..dal dal yer altına..ama özlem türkülü gözyaşıyla ama ağıt sancılı gamze duruşuyla....ahh ölüm köklerim birbirine dolanık...amaç, nedenine...bir zamanı kandıramadım geçerken emin adımlarla sonsuzluk aynasına baktıramadım...diyiverdim gitti bende :) bu değerden sonra.Gönül emeğinizi tüm içtenliğimle kutlarım.Hüznün derinlerine kanatlandıran, kanatlandırdıkça da göğümde perde perde ışıldıyan kızıl kanlara selam çaktıran bir eserdi.Varolsun gönül emeğiniz.Teşekkürler şiir için.Selam ve saygıyla.