AKŞAM CEFASI
Hey Akşamcı!
Var mı bi şiirin Şöyle hüzün tadıyla Sıkınca ruhuma Nevrimi darmadağın yerinden patlatacak, Ya da iki kader zehir Sonunu özlerken çırpınışlarımı; Nefesimi boğarken Diri diri ölümlerimi hafızama unutturacak..? Bilir misin Akşamcı? Soluğumun kurak yamacında Kıvrım kıvrım bir Nil’in yalpalanışı Boğazımda Haliç’in azgın baharı Ve gözlerimde Başına buyruk bir çerinin dev/rilen/kazanı... O kadar içmişim ki kan uykusu intiharları Kalbim kör kütük dönüyor durmadan. Şu en ıssız karanlıklarımızda Çocukça vurulduğumuz şehrâyin düşlerden demlesen diyorum Oturup baş döndüren koyaklarda Belki de akşamın en vefa sızısında Alev alev yudumlasak Hiç eskimeyen kelepir avuntularımızı Keser mi acaba İçimde bıkmadan sayıklayan şu çarpıntılarımı..? Söye Akşamcı! Mutluluk namına Göğüs göğüse bir cenkin tutsağıyken; Eline tutuşturulan yalnızlık mührüyle Kendi ölüm fermanını taşıyan bir ulak gibi Çağlar boyu kaçtım cesedimden Bulmak adına bir kez olsun Terk ettiğim kendimi. Şimdi başım, Buz tutmuş cellat taşında çırpınırken Vursam boynumu bir çırpıda Ayrılır mı bu hain sesim incelmiş gövdemden..? Bak Akşamcı! Geliyor g/ecemiz şuh endamıyla yine Dağıtıp saçlarını usulca O en koyu gizemini giyinmiş örselenmiş bedenine. Kim bilir,birazdan Kaç sûni sevdayı alır koynuna Göğsünde kaç zamanı uyutur Acıya inat kıvranan buruşmuş teriyle Kim bilir?.. Sabaha varmadan Makyajı aksa da koca bir yalanın Ve kavgasını verirken müezzinler Gönle sığmayacak kadar bir İsmi büyütebilmenin Bense, boğazıma halka halka dizilmiş Bir çıngırağın darbeleriyle Bakmadan gözünün yaşına bu mâsum çelişkinin Vururum kendimi sere serpe... Duy Akşamcı! Yediveren gül namına Engerekli dağların haşmetinden pervasızca çalınan Kendi göğsünün sayısız gürleyişine tanık Ve her sabah uyandığında Gözlerinde delice çarpışan bir Aşkın efkârıdır bu. Öyle "Kus..!" deyince bozmaz sırrını divitim Özlemden öte yalnızlık mı var? Doldur bahtımı da bin kez daha delireyim... Ört sözümü Akşamcı! Üşüyorum... Bu siyanür tadı sessizlik Gelişigüzel giyilen bir kefen gibi Üst üste sahnelenmiş Trajikomik sanrılarla irkilir her şafak. Hangi toprağı kazısam Hangi göğü yarsam Ve hangi hayatı boğsam tutup ümüğünden Bir kez olsun yırtılmaz mı be Umuda saklanan hiçbir duvak..!? Dört nala geçerken cefamız yanlış kıbleye Kör bir uçuruma uzanır ellerim her seferinde. Aşınca haddini gözlerim Topuklarımda yine o en beceriksiz korku Hadi, söndür yıldızlarını da gecenin Nasılsa yetişmez ardımızdan Asırlarca beklediğimiz o mâsum doğru... (Sezgin Karadağ) |
Aşınca haddini gözlerim
Topuklarımda yine o en beceriksiz korku
Hadi, söndür yıldızlarını da gecenin
Nasılsa yetişmez ardımızdan
Asırlarca beklediğimiz o mâsum doğru...
Yüreğinize cefa ugramasın,mutlu olup mutlu kalın.Saygılarımla.