Ben karanlık bir adamım
Ben karanlık bir adamım kendini aydınlatamayan.
Kanayan yerlerimi sar diyorsun uçuklu dudaklarınla. Karanlık bir adamım saçlarını taramayan. Yaşlı bir sonbaharım yaprakları dökülmüş. Çocukluğumda bıraktım uçurtmalarımı, horoz şekerimi. Tenha sokaklarda geziyorum, yanıp sönen sokak lambası gibi ürkütücüyüm. Yaklaşma bana, sana da bulaşır damarlarımda dolaşan. Ben aşk yoksuluyum, kirlettiğim tenlerle karşılaşıyorum sokakta, tükürüyorum yüzüme. Ellerimde kan, yüzümde eskiden kalma bir çizgi. Sevmeden seviştiğim kadınlar, nede çoklar. Nede çok utançlarım. Ben aşk yoksuluyum. Bakma bana öyle hem karanlığım hem de kötüyüm, git sana da bulaşmadan içimdeki yoksulluk… Sandalyenin kırık ayağıyım, birazda serseri. Eski kaldırımlarda yürüyorum dilimde gözü nemli şarkılar. Aşklarım sizi eskiciye verip yerine mandal alıp asacağım kendimi o mandallarla. Ve bir daha içmeyeceğim. Küfretmeyeceğim geceye, sigarayı bırakacağım. Bir bok yapamayacağım… Yüzümüze vuran rüzgârın rengi olsaydı, mesela pembe estikçe boyansaydı tüm sokaklar. Ya aşk? onun rengi olsa. Kırmızı, mavi, mavi güzel olurdu ama nedense içimden siyah geçiyor. Siyah kadar masum, beyaz kadar kirli. Artık git kapıyı da kapat, pencereden sızan ışık yeter bana ışıkları yakma. Git tüm renklerini de al ve git. Ben karanlık bir adamım kendini aydınlatamayan. Lütfen git. |
Bir yaşam portföyü gece gibi karanlık tualde resmedilmiş.Ama unutmayalım ki siyah ana renk değildir...Ana renkler yürekteki gökkuşağında gizlidir...yağmur, fırtına, sağanak, tufanlar, poyrazlar ....hepsi geçer ardındaki güneşi doğurmakta bütün mesele nasıl hayat rengarenk, nasıl güzel bakın göreceksiniz...yeterki ümidin rehinliğini ödediğimize inanalım..çözelim geceden güneşin ellerini... hüzün yüklenmiş olsa da meramını çok güzel anlatmış eser.Tebrik ederim.Saygılarımla.