LÂLEYLE SÜSLENMİŞ BİR BAHÇEDEEy, zarif duruşuyla ruhumu benden alan Ey, billur varlığıyla kıskandıran yıldızı Seherde hoş kokuyla gelip içime dolan Anların, bitmemesi yönünde dualarla Yalvarırım Allah’a nice has âşık gibi Sarıldım yüreğine tıpkı sarmaşık gibi Ey, dünyamın sönmeyen, ruh kandıran yıldızı Üzerinde gezdiğim adımladığım çimler Arasında, izini yeşillerde bulmaya Çalışarak yıllarca dolaştığım biçimler Yolumu arıyorken sendeki şualarla Onca gayret ederken kim yoldan saptırdı kim Beni yiyen bu derde deva bulmadı hekim Amaç ettim kalbime senden bir iz kılmaya Yolculuğum saflığın hüküm sürdüğü yere Büyük bir tazim ile şükredip vardığımda Yerlere kapanmaktır göğsümü gere gere Üşümüş gibi titrek verilen dialarla Bir veli hırkasıyla sarılıp korunmaktı Emelim şahadete ulaşıp arınmaktı Büyük bir azim ile gülleri sardığımda Sesi huşu vermekte eşsiz bir ritim olup Akarken şırıl şırıl kıyıları yalayan Irmaklar kenarında ruhum huzurla dolup Nefes üstüne nefes çektim mânialarla Kırlarında benzersiz açmış gonca güllerin Kokusuyla mest olup sesiyle bülbüllerin Başka boyuta geçtim ruhlara nur bulayan Melekler, huriler gül, endamları da nergis Lâleyle ve sümbülle süslenmiş bir bahçede Uzanarak çimlere düşündüm bu nasıl giz Kanmadan birisine geçtim vakıalarla Ben baygın bir durumda gördüm ki yere yaygın Üstünde otururlar âdemler vardı saygın Üçü, beşi, cümlesi konuştu şen lehçede Uyandım ki rüyadır, içinde nice zaman Yazlamışım güzelce kışlardan ayrılarak Mahzun halde derinden çektim hemen bir aman Kendimi toparlayıp uygun nafialarla Yeniden inşa edip, yeniden aramaya Başlıyorum içime katarak yeni maya Bir letafet haliyle uykudan sıyrılarak Ellerin ellerimle kenetlensin diledim Gözlerinin yeşili cennete itiyorken Saçının her teliyle kör ruhumu biledim Sensiz geçen her ana, bitmez beddualarla Sıkışarak içine sırlı bir ebet kabın Karıştım zerre zerre nur gibi akan ab’ın Yudumlayıp da içtim ruhundan, bitiyorken Güneri Yıldız (Elazığ, 05.03.2012) |