soğuk gece
şehir uykudadır
sabahın dört buçuğunda hiç kimse renk katamaz o anlara, bense uykusuz geçirdiğim saatlerin suçlusunu sorgularım, deri ceketimin ayaz kaplamış smokin hışırtısıyla sortileyen adımlarımın nereye varacağını hesaplamadan, çürümüş sesimle bir kaç nara çalmışımdır sokak başlarına ve peşim sıra gölgeler türer ölümün soğuk esansını taşırlar sızan kokudan kayış gibi olmuş paltolarının zulasında, oysa ölmek için çok geç kalmış aşağılık adamın tekiyimdir, her vahşet dirilten ve genelde kanlı biten mücadelede heveslerini sokarım kuyruk sokumlarına, hiç bir şey olmamış gibi tevazu gösterir yoluma bakarım günahların irin bağlamış sancılarıyla, aşağılık biriyim nasıl olsa kimin umurunda hayatıma biçilen üç kuruşluk veresiyeler.. ve hava ne kadar sıcak olursa olsun soğuk bir şeyler vardır gecede; ayaklarımın dibinde yatan su birikintisinden yansıyan ay hemen yarısında yüzüm altında kemerimin ışıldayan tokası gibi mesela..! |
Üşüyen bir gecede, bir adam yürür içinde fırtınalar koparak .
ayın aksi düşer suya, ışıltısı vurur yüzüne
sesini dinlerken rüzgarın dalıp gider gözleri
Kaybolmuş sokakların ,
kayıp köşelerinde arar kendini...
Elini uzatsa tutacak kadar yakındı
Elini sineye koysa mesela!