Yağmur'un Şiiri
“Ve yalnızlığın son bulması için bir yağmur…”
Telaşlı bir şekilde köşe başındaydı. Korkuyordu lakin mutluydu. Susmaktan yorulmuş dudakları artık dili neye izin verirse söyleyecekti. Plan buydu. Şuan, geçmeyen, bitmeyen rezil bir beklemeydi sadece. Yüz yüze gelmek bile korkuturken, az sonra aralarındaki mesafe olmayacak ve içindeki volkanik hareketlenmeler sona erecekti. “Yağmur sadece dış kabuğu üşütür.” Rüzgar yağmurla anlaşmış ve gözlük camlarını dövüyordu. Beklide bugün olmamalıydı. Pis arabalar su sıçratmış, üşümüş, bunca yılda yok sayılmıştı. Kendine kızarken soru işaretleriyle, elleri cebinde ısınmaya çalışırken bütün protonları, nötronları farklı cephelerde savaş halindeydi. Bazen kafasından onun yanında olamayacağını çünkü kabul görmeyeceğini bazen de istediği birlikteliğin mutlu sonla noktalanacağını düşünüyordu. “Yağmur bazen yalnızca ıslatmaz; ruhu da temizler.” Küçük adımlar atarak sokuluyordu aşk yanına. Sessizce. Adımları çok tatlıydı. Kedimsi yüzü ve bakışları farklı sanrılara yol açıyordu. Diller de kısa paslaşma babında “selamlar”. Hemen ardından ilk sözün atılması adına bakışmalar. “Bazen en büyük suskunluk büyük bir başlangıçdır…” Yarım kalınan olmak mı yarımda kalmak mı? Sözün ne zaman ve kim tarafından kesildiği bazen çok önemlidir bazen hiç önemli değildir. Bu kez önemli olanıydı. Ve büyük ihtimalle de sözü kesilenin canı çok yanmıştı. Genç adam sırtını verdiği duvara güvenircesine konuşuyordu sadece. Aklındaki intihara meyilli tüm cümleler yarıda kesiliyordu. Bir an kafası önünde ki su birikintisine damlayan masumlaştırılmış, ihtiyar yağmur damlalarına takıldı. Kendisiydi. “Aşk’ı teğet geçmeyeni aşk en suskunluğunda yakalar ve nakavt eder.” Çünkü diyordu genç kız, sonraki cümlelerin aslında pek de fazla önemi olmuyordu. Genç adam vücudunu işgal etmiş bu genç kız için ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Tek istediği bu konuşmanın nasıl, ne zaman ve hangi sonuçla biteceğiydi. Beklenen cümle bir türlü gelmezken, genç adam kafasındaki kurmaca aşkın ne kadar da yanlış birine düştüğünü anlamıştı. Artık tek istediği karşılıklı bu duruşun biran önce bitmesi ve iki medeni insan veya yağmur altında herhangi bir sebepten ötürü el sıkışan iki yabancı olmayı istiyordu. “Büyüttüğün aşk, sensizliğin son durağı olabilir.” |