AnadoluBen anadoluyum !... Asya’nın nazlı kızı. Kürt beylerinin, Elazıgın göz nuru harput un türküsü ve muradı Alparslanın Bereketin, bolluğun ve sevdaların yıldızı Sevgi ve kin, Öfke ve hırs dinim Savaş ve barış ile canlanır damarlarım. Bende vücut buldu nuh, Tarih tufanla başladı Özgürlük göbek adımdır, be hey Dağlarımda ve ovalarımda, Zümrüt yeşilinde çakmak ışığında çobanlarım Ve güneşin sinirli renklerinde, Esmer evlatlarım bu yüzden tatile gitmezler Tabancayla oynarken bulur kendini ta Aschilden beri sevdanın o karşı konulmaz, o muhteşem ritminde bir kısrak boyu, Fırat’la yarışan, fıtrat delisi Dicle’de dinginleşen Nemrut’ta kara kartalın kanatlarında Tanrılara meydan okuyorum Gelir sümerde dinlere ilham kaynağı olurum Eridu’da Gılgameş olur, Enkidu’yu ehlileştirir atım, Hammurabi olur 282 düzen getiririm Tanrıça İştar benimle aşık atamaz, Çünkü özgürlük ve sevdanın pınarı benim.. Çünkü ben anadoluyum Asya’nın nazlı ve biricik kızı Ak denizde Toroslar, karadenizde yörükler Ve lazlar Sihrimi verdim yere Suyumu içen neslini unutur İflah olup ayılmazlar Ve en güzel güneş bende doğar. Yayılır çekinmeden, Alıp başımı Zeybek olurum Çakır efe diye ün salarım Yetmezmi? Gidip Selanikte yetime ilham olurum Teorideki devrim neymiş gözünün içine sokan Mustafa Kemal olurum Yıkarım ezberinin mabedini Ve güneş; Önce bende Çırılçıplak dolanır gün boyu Ovalarımda, dağlarımda... Kah bir kelebeğin kanadında, Kah yeni doğan bir kuzunun kaval dinleyisinde, Bazen tohuma duran bir çiçeğin tomurcuğunda Bazen de İzlo’nun doruklarında akşamı getirir... Vedalaşırken batımda, Mor gecede ayın en güzel yüzüne emanet eder beni, Ertesi günde buluşmanın sevgi ve coşkusuyla... Çünkü ben anadoluyum Güneşin ve ayın maşukuyum İnsanlarım mert ve sevecen, Erken büyür, erken evlenir, erken ölürler Bu yüzden kadere inanmazlar Çünkü benim ab-ı hayat suyumu içerler, Ekmeklerimde, sevgiyle büyüttüğüm başaklarım Ayranlarımda, bulgur pilavıyla sütümle beslediğim çocuklarımda, Mis kokulu otlarımın tadı var... Çünkü onlar benim çocuklarım, Ruhları bende bedenlendi... Özgür, mağrur ve kavgacı.... Kah Özdemir Asaf Kah Nihal Atsız Ya Ahmet Arif Sevmektir en büyük ülkümüz Bazen Ahmet kaya, Ozan Arif olurlar Ecevit e oy verir çoğumuz Görünce orta doğu oyunlarını Filistin, soğuk savaş politikalarını Giyerler postalları Sıklıkla sağcı yada solcu olurlar Ama birlik günü Bir uçtan bir uca kıyam olurlar Zamansız doğarlar, Dokunulmamış zaman aralıklarında, Çağlar ötesi kültürleri, bizans, frenk, fars ve dahi nice atlılar, Diller ve dinler, Gelenek ve renkler, Çocuklarım kaosun içinde bulurlar kendini Tıpkı; Güneşin etrafında dönen dünya gibi, Etrafımda sevgiyle, coşkuyla dönerler. Geçmiş ve geleceğe sevdalıdırlar, O anı yaşatırım onlara, zira geçmiş ve geleceğe çocuklarım kerim Bu yüzden esmerdir tenleri Ne beyaza yakın nede siyaha düşman Ateş ve su; Benim şahitliğimde evlendi, Ateş sunakları, İlk ve en önce, Benim için yakıldı. Gündüzlerin gündüz, Gecelerin uçsuz bucaksız gece olduğu, Bir sığınagım çocuklarıma... Kıl çadırlarda Pir Sultan Abdal, Yaşama yön veren rituellerde, Hep baş köşede mesliste; Mırra; Ateşin, suyun Ve çocuklarımın Hediyesi oldu bana. Çünkü; Yiğitlik, Ahde vefa, Toprağıma ve insanıma verdiğim mayamdır Çünkü, Ben anadoluyum, Asya’nın mağrur ve anaç ve köhne kızıyım Bilmezlerki beni en iyi tarihi kanla ben yazarım En iyi bağbozumları bende olur, En iyi şarabı, en tatlı şırayı ben veririm Belki de bundandır, Benim topraklarımda aşk, Sevmek ve sevilmek, Şarap tadında olur... Bundan değilmi ki; Babil Kralı Nabukodonosor, Sevdası için Mardin’den Şamran’larla Şıra akıttı yüzlerce mil aşağılara, Bundan değilmi ki, İskender Zınnar’a ; Prenses Fahriyye ve Ravza cennet bahçelere, Şad Buhari Mardin’e yerleşir.. Timur, Kustus, Antonius ve daha nicesi, Bu sevdanın peşinde topraklarıma kan bulaştırdılar... kan ektiler topraklarıma ki aşktandır; Kelepçe vurdular çocuklarımın gözyaşlarına... Dağlarımda ağaç bırakmadılar, Utanırım..utanırım .. ele güne karşı çıplak Utanırım.. aya, güneşe karşı Çünkü ben anadoluyum, Asya’nın nazlı ve özgür kızı... En iyi ayrılığı ben yazarım İbrahim bende doğdu, Sin Mabedinde aya ve yıldızlara yakarırken doğruyu buldu... Zarathustra, Mani ve Yezidiliğe ben ilham oldum, Friedrich Nietzsche gelince buraya kendini tanrı sandı İlk Hıristiyanlara ben kucak açtım Lorna ve Anastisiupolis ile, İslam’ın yolunu ben açtım Dermetinan’da Hacı Kemal, Kosar’da Hoca İhsan, Selman-i Pak ve niceleri İslam dediler; Moşe Bar Kifo, Hanna Dolabani; Hammara’da, Deyru’z Zafaran’da, Mor Mihail’de Mesih demediler mi? Ekmeğim, suyum ve güneşim hepsine yetmedi mi? Yetmedi mi? Zeytinim incirim ve narım... Utanırım anamdan, çocuklarımdan Utanırım güneşten, aydan ve rüzgardan... Utanırım, aç yatan bebelerden, dedelerden, Utanırım, el kapısında iş dilenen civanlardan, İçtiği suya lagım bulaşmış analardan, babalardan utanırım.. Çünkü ben anadoluyum |