vakit o vakit...
serin serin esen yaz rüzgârı yokmudur,
ah o kışkırtan ve şakak atmalarını dindirip okşayan el.. yürürken onu hissedip söyleşmek, adımları hac yolculuğu saymak ve sa’y etmek onu her nefeste.. ne yarsizlik ne de gelecek endişesi bir kuş bulmuşsundur da, onu kaybetmeme ve zımmetme gayreti, hiç gitmesin hiç bitmesin diye.. tıpkı çocuksu düşler gibi, hatra gelen insan ufağı haller.. gözlerimde oyuncak vardı o zamanlar, şehvetim mutfaktaki tatlılar içindi, kızgınlığım saman aleviydi.. bir serin yaz rüzgârı bu demde akla gelirmiydi? sanırsın ki sana özel esmekte ve o fısıltıyla bir şeyler seslenmekte... köşeden bir kedi belirir serçeler zaten göz önündedir. ağaçlar adım atabilse beni döverlerdi belki, o rüzgârı benden kıskanırlar sanki.. bir zamanlar neysem şimdilerde de öyleyim hani derler ya vakit dünkü bu vakit hah işte hayalperest aynı o hayalperest, gözlerimi kapayıp dalıncana, vakit o vakit, saat o saat... |