BİR SİLİNDİR GEÇTİ ÜZERİMİZDEN 23
12 eylül darbesi olalı
ve Seyit öğretmen göreve başlayalı tam yedi ay olmuştu o günden bu yana ülke tam bir karanlığa gömülmüş her gün tutuklanan yüzlerce kişiyle hapishanelerde yer kalmamıştı cuntacıların amacı artık iyiden iyiye belli olmuştu gelişen ve güçlenen işçi sınıfını ve sendikaları bilinçlenen ve gelişen öğrenci hareketini ve sol’un tüm örgütlerini ezmek yok etmek güçsüz hale getirip bitirmek istiyorlardı hapishaneler tıklım tıklımdı ve her yerden insanlık onurunu zedeleyen işkence haberleri geliyordu o sırada tutuklu bulunan ve günlerce işkence altında tutulan İstanbul eski belediye başkanı Ahmet İsvan’a avukatlarının yaptığı girişime karşın askeri hastanenin asker baş hekimi işkence bulgularına rastlanmamıştır diye rapor hazırlıyordu Türkiye İşçi Partisinin genel başkanı Behice Boran TÖB-DER’in genel başkanı Gültekin Gazioğlu ve daha nice aydınlar sendikacılar sanatçılar askeri cunta tarafından vatandaşlıktan atılıyordu ve yediden yetmişe herkes her gün biraz daha siniyor korkuyor ve susuyordu… 23 nisan bayramı yaklaşıyordu okulda hazırlıklar vardı çocuk bayramı olduğu için de birinci sınıflar ön plandaydı en önemli görev oku müdürü tarafından birinci sınıfları okutan Seyit öğretmene verilmişti ve Seyit öğretmen izleneceğini takip edileceğini hatta fişleneceğini bildiği için de programda yapacaklarına çok özen göstermişti çocukların okuyacakları şiirler de koronun söyleyeceği türküler de vatan millet ve Atatürk sevgisini ön plana çıkaran şiirleri ve türküleri seçmişti ve bunları günler öncesinde Türkçeye çok fazla dilleri dönmeyen Silvanlı minik öğrencilerine ezberletmişti 23 nisan günü Silvan’ın çarşısında küçük meydanda ayakta duracak yer yoktu bütün okullar öğrencileriyle bazısı meraktan ve çoğunluğu da korkudan bütün halk meydana dolmuştu bürokratlar memurlar askerler kaymakam herkes oradaydı şiirleri düzgün okumada Seyit öğretmenin sınıfı başarılıydı sonra koro türküler söyledi protokolde oturanların tümü hiç tepki vermeden ciddi ve asık bir suratla söylenen türküleri dinledi bizim eller ne güzel eller söylesin şirin diller oynasın koç yiğitler bizim eller ne güzel eller türkünün dilinden bir şey anlamayan halkın çoğunluğu yine de merakla ve tebessümle dinliyordu protokoldekiler ciddi kalmakta ısrar ediyordu ve Silvanlı minik çocuklar sesleri duyulsun diye heyecanla ve seslice türkü söylüyordu bu dağda maral gezer zülfünü tarar gezer dağ bizim maral bizim avcı burada ne gezer ertesi gün yine okul vardı balcı’nın oğlu Seyit öğretmen iki öğretmen arkadaşıyla birlikte bir teneffüs sırasında müdürün odasındaydı o sırada bahçeye bir askeri pikap girdi içinden dört veya beş asker ve başlarında bir üst teğmen inip koşar adımlarla okula girdiler doğrudan müdürün odasına yöneldiler müdür ve diğerleri hemen ayağa kalktılar komutan Seyit Yolcu ve Hasan Yılmaz kim, dedi balcı’nın oğlu Seyit öğretmen bir anda sap sarı oldu yutkundu benim efendim, dedi efendim yok, dedi komutan müdürüne efendim diyebilirsin bana komutanım diyeceksin diğerleri şaşkın bakıyordu evet, dedi komutan yeniden diğeri nerede? elindeki yazılı nota baktı Hasan Yılmaz nerede? müdür hareketlendi sınıftadır komutanım çağırayım, dedi komutan askerlerden birine birlikte git, dedi az sonra Hasan öğretmen de getirildi komutan askerlere alın bu ikisini merkeze gidiyoruz, dedi müdür sanki görevini yapmak istercesine cesaretini toplayıp komutanım hayrola bir şey mi var, diyebildi komutan sen işine bak müdür bey, dedi bizim işimize karışma, diyerek gürledi balcı’nın oğlu Seyit öğretmen komutanım, dersimiz bitmedi henüz dersten sonra gitsek olmaz mı, dedi komutan bu dersten daha önemli, Seyit efendi diyerek alaylı bir şekilde gülümsedi dört askerin arasında bindirilip bir askeri pikap’a götürdüler ikisini üsteğmen yanına ikisini de alıp binbaşı’nın odasına girdi söz konusu iki öğretmeni yakalayıp getirdik komutanım, dedi binbaşı sandalyesinden kalkıp üst teğmene dikildi oğlum, burası sorgu yeri mi bilmiyorsan öğren görevini bizim işimiz yakalamak al götür bunları teslim et polis merkezine sorguya mı alırlar mahkemeye mi çıkarırlar hapse mi atarlar ne yaparlarsa yapsınlar o artık onların işi seyit’i ve hasan öğretmeni yeniden pikap’a bindirip polis merkezine götürdüler ellerindeki dosyaları seyit ve hasan öğretmeni orada bırakıp geri döndüler ilçenin emniyet amiri onları karşısına alıp dosyalarına baktı bakarken dudaklarını büzüp sırma bıyıklarıyla oynadı bu ne ulan, bu ne, diye bağırdı DEVAM EDECEK... |