NE EFENDİ SERSERİLERDİK ...!Kalbimiz yaralı, kalemimiz kırıktı Duygularımız yetiyordu da Paramız yetmiyordu, yenisini almaya Yine de, ne efendi serserilerdik. Yüreğimizde, doğruluk tek kalkanımızdı Gözümüz kara, bileğimiz güçlüydü Merttik, onurluyduk, Efendi, ve adam gibi adamdık Pek sevilmezdik, Vardığımız dokuzuncu köyden de kovulduk Biz yine de yılmadık, Mürekkep acı, kör bıçaktı sözlerimiz Haksız olanı yaralıyordu, Gamsız olan umursamıyordu Bir metrelik boyumuz, Cılız bedenimizle, barınamıyorduk Vardığımız gönüllerde, Rüzgarın yönünü, kendimize çeviremedik, Ne efendi serserilerdik.. Arkadaşımda, bende yatılı okullarda büyüdük Hafta sonları, telefon kulübelerinde Isınmak bahanesiyle sırada bekleyenlere Telefon bozuk diyorduk Bahçe duvarından taşardık Çiçekçiye de paramız yetmezdi Canımız çekerdi de Parklardan aşırırdık, papatyaları Herkes aşkını yazardı, şiirlere Biz yüreğimize yazmıştık Ayağımızın altına yuvarlanıp gelen Teneke kutulara, bir çelmede biz atmıştık Devri dönük düzene Bisikletimizin pedalıyla, döndürüyorduk dünyayı Herkes sarhoşken söylerdi, itirazını Biz ayıkkafa naralarla söylerdik, arzu halimizi Elimizde dolu gazoz şişeleriyle Çoğu akşam içerdik, Yine de,, Ne efendi serserilerdik..! Mahalle arasında, hep mağlup gelirdik Hilebaz takımın oyuncularına Ter kan içinde yemek vaktiydi, Eve dönüşümüz Kulağımızda küpe, ne çok laflar işitirdik Komşu penceresine attığımız çakıl taşıydı Yaramazlığımızın, tek sebebi Kırılan camın , bizlerdik sanığı İki gün oda hapsinde Müebbet yattığımız gecelerde Herşeyi en son babalar duyardı, Bizim evde de öyle olurdu Ne çok azar işitirdik. Yastığımızın altında ısıtırdık Uykuya dalmadan, sevdalı düşlerimizi Yine de,, Ne efendi serserilerdik. Her geçen gün, annem daha çok söyleniyordu ; ’Haytalığı bırak ’ ’’ Senin yaşındakiler çoktan evlendi, Çoluk çocuğa karıştı, Bırak zamanla yarışmayı, sende evlen’’ diyordu. Beni anlamıyordu, Baharda kuşlar bile yuva kuruyordu Biz bir kuş kadar olamıyorduk, Elde yok, avuçta yok Gönül zenginliğide para etmiyordu Kuru ekmekle saadet, eskide kaldı Bu devirde ; aşk karın doyurmuyordu Kimse, kimse için de ölmezdi Biz, aşktan korkuyorduk, Sevmekten korkuyorduk, İnanmaktan korkuyorduk, Yine de mert ve efendi serserilerdik. Üstelik özgürlüğü seviyorduk Bir de gökyüzüne resim çizmeyi Suya yazı yazmayı seviyorduk Kırık da olsa, bir kalemimiz vardı, Elektrik gittiğinde, sokak lambasında Yaşamın manasını ezbere yazardık...! Bedavaydı, üstelik Şarkılardan fal tutmak Sahibinin haberi olmadı, Sevdiğimiz şarkıya İşte ; ’’ Bu bizim şarkımız ’’ dedik, ’’ Gamzedeyim deva bulmam ’’ Tatyos Efendi den Sabahçı kırkahvesi ağırlıyordu Eski gramafondaki ağıt seslerini Bir de kızıllık inince perdelere Teknelerle uğurlardı, ’Rastgele’ denilen , günbitimine. Arkadaşımın sağlam bir işi olmuştu, Ben, bir ay çalışıp, iki ay avare geziyordum Bir yerde dikiş tutturamıyordum Bıkmadan, Az verenin canından, Çok verenin malından alıp Paylaşıyorduk, bir kuru selamı Adı şanstı, oda bizde yoktu Üstelik, Veresiyede vermiyordu, artık Emektar bakkalımız, Yüz gram peynirle, yarım ekmeğe Katık olacak Mutluluğu alamıyorduk, Yine de umudu yitirmiyorduk Gaz lambasında ovuşturuyorduk, Şansımıza doğacak güneşin, bekçisiydik Kalbimiz yaralı, kalemimiz kırıktı Yüreğimizdeki sazın makamı ; Hüzzam dı, Dudağımızda fiyakalı ıslaıklarla Kendimiz çalıp, kendimiz söylerdik, Yine de ! Ne efendi serserilerdik...! DİCLE AYYILDIZ |