Ansızın Kopan Fırtına...!Hayat bu, İnce ipler üzerinde gerili, Hoyratça harcadığımız zaman, Sebillerden akan su misali. Dakikalar paslı bir çivi ucunda, Soğuk duvarlarda asılı. Bütün hayallerimiz tek tanığı, Cadde ışığının aydınlattığı odanın tavanıydı, Sokak bekçisinin düdüğüyle uyanırdı. Açık unutulmuş musluktan, Hesapsızca akıp gidiyor. Hiç bir zaman kıymetini bilmediğimiz sevdiklerimizi, Hep kapı eşinde bıraktık, Son veda zamanına sakladık, Söylemek isteyip de, söyleyemediklerimizi. Belki gururdan bir maskeydi, Belki de inadın kurbanıydı. Hep tutuklu kaldı, Bir namlunun ucundaydı, Şarjöre sürülmeyen umut, Hep küçücük bir notta hükümlü kaldı, Yahut dinlenilen bir şarkıda, Zevki sefa içinde, Umursamazlığa kaldı. Göğün bir ucunda kuyruklu yıldız Diğer ucunda vefasızlık, Dileği tutulmadan, Kayıp gidiyor. Bu kaçıncı yalan, Kaç bahar daha ertelenecek, Mevsim geçişlerinden. Ölüm çığlığında koptu, Ansızın bir fırtınayla, Gönül dilini kördüğüm ettiğimiz halatlar. Kadir kıymetin farkına vardığımızda, Geç kalınmışlığın acı pişmanlığı, Yüreğimizde feryada dönüşüyor. Hayat işte..! Bazen gözyaşlarının mağduru, Çoğu da kaybettiklerimizin vurgunu, Hiç bir zaman suçu kabullenmedi, Öyle ya, ’’ Kabahat, kürk bile olsa, kimse alıp giyinmzedi..’’ Aklı sıra göz boyuyordu, Ne mağlubu belliydi, ne de galibi belli, Besbelli, hayat bir oyundan ibaretti. Bunaldığı anda, Gömleğin yakası boğazıda gerildi, İşin kolayına kaçtı, kimi zamanda, Bir müsvedde kağıdı gibi, Buruşturup attı, Kimselerin bilmediği, Dipsiz kuyulara. Oysa, değerine fiyatı biçilmezdi, Bir defa dünyaya gelişin. İkinci bir şans yok, Zamanı geriye döndürmenin imkanı yok, Olduğu yerde de durmuyordu, Hayat işte, Her cümlede akıp gidiyor, Karda bile izi kalmıyor, Kalırsa yaşadığın müddet, Anılar kalıyor. Ansızın kopan bir fırtına , Herşey karışıyor yalana... DİCLE AYYILDIZ |