Şekerden İp
Sen gözlerinin mavisinden
Ayıplı bir ip sarkıtmıştın da Yarı yolda ip erimişti şeker gibi Hafızamın en sert yerine düşmüştüm Biraz da yalandığımdan Biraz da yalanlığımdan Kendi bindiği umudu kesen bay boşluk gibi Bir gülün kasıklarından beş parmak yukarıda Köküne doğru Kuzguni bir yetenek Ne iyi taklit ediyor Kıpkırmızı sancıları Tıpkı sahiciymiş gibi dökülüyor yaprakları heyecanımıza Kim ne kadar anlar bir semenderi Ateşin içindedir anlamı- ateşi içindeyken En yakın ölüme – ölüme en yakın – toprakken Sadece kendi içimizde sürüngen – kendi ruhumuza sürüngen Ve kaygan, popüler bir çöl arzusunda Herkes cesaret edemez bir kaktüsle sevişmeyi Gündelik ürküntülerden kaçıp da Başımız olmasaydı eğer Başımızı yaslayacak tertemiz bir göğsün de hüviyeti olmayacaktı Eller ve saçlar , rayından çıkmış bir kalbin kumandasında Nehirler- vadiler- kanyonlar- bir vücudun jeolojisi Daha derine kazalım – daha daha derine Dinmeyen bir sondaj arzusuyla Hayallerin kaç metre altından çıkacak diye ham duygular O yüzden göremiyoruz eski fotoğraflarımızda artık Kalplerimizi Ya da artık kalplerimizi Şimdide işte kalplerimizden arta kalanlar Avuç içimizde can payı yapabildiklerimiz Avuçlarımızda incecik dudaklar Bir iteklesek öpecekler içimizi Hayali bir fırtına gözlerinin mavisinde Yaklaştıkça ters yüz oluyor kirpiklerin Herkes filikalarına- herkes giysin teselli yeleklerini Batıyoruz derinimize Farkındaydın belki de En fazla kaç kere sektirebilirdim ki bu düşü ten gölünde Evet biliyorum O yüzden şekerdendi kırgın masalcıdan aldığın ipin… Oktay Coşar |
Saygılarımla.