40. Yıl HesaplaşmasıGece... Islak ıslak toprağı öpüyor bulutlar Şehveti az, biraz mağrur Eylül yağmuru... Öyle hengame bir aşk ki Yer gök inliyor Ben sessiz Dinliyorum İçimde inadına bir huzur büyüyor Ben büyüyorum Korkmuyorum artık gökgürültüsünden Büyüdüm yılların beşiğinde Ben bugün kırk oldum anne Zaman tünelindeyim kendi içimde Hassas bir terazide yolculuk Ne mutlu bana Verecek hesabım yok kendime Evet Yanılgılarım çok Ama pişmanlığım hiç yok Büyüyorum yanlış - doğru ikileminde Gidiyorum bildiğim med-cezirde Utanmalı mıyım Duru pınarlar akarken önümde Yıkandıysam yangınlarda Yanmadan özden sevilmiyor Gözle sevilen de bana yetmiyor anne Bildiğin yolda kaybolmazsın diye bir kural yok ki Yitiyorum an an kendimde Korkmalı mıyım Düşüp ateşe yanmışlığım çok Yanık izim hiç yok Yanlışa sapmadan Doğru zor bulunuyor Ne üfle, ne önüme geç Ben yanmaktan hiç korkmuyorum anne Her hata; bir çakıl taşı olup girdi cebime Ve her biri ağırlaştırdı Doğruya yaklaştırdı Kavak yelleri esen başımı Bugün kırk yıllık aklımla Hala yanlışa kafa tutuyorum Mükemmellik benim harcım değil Ben insanım nacizane Kusursuzluk kaygım yok Faniyim ben, Tanrı değilim ki anne Olduğum benle yetiniyorum Beğensen de, beğenmesen de Rutin şeyler de var elbette hayatımda Mesela Zeytinsiz kahvaltı yapmıyorum halâ Beceremiyorum elma şekeri yemeği Yapıştırmadan burnuma ve bu yaşımda edepsizlik yapıyorum Ön sırayı kapmak için kaydırakta On yedimdeki gibi Bir duble rakıda yalpalıyor İkincide yıkılıyorum Yarım saat kimseyle konuşmuyor Küskün çocuklar gibi suratımı asıyorum Yeni uyandığım zamanlarda Eriyen mumla oynamaktan da vazgeçemedim Nasıl kızardın bana Bugün halâ Bisiklet tepesinde akrobasi yapıp Düştüğüm zamanlarda ağlıyorum Babamın koynunda uyuyorum (rüyalarımda ) Günahlarını alsam boynuma Gider mi cennete Belki bir asır oldu göçeli Belki bir dakika Ne önemi varki zamanın Çetelesini tutmuyorum Düşündükçe içim kor Acıyorum derinden Dün kaybetmişcesine sıcak boşluğu Ben onu özlüyorum Yarımım anne " Ben varım ya " desen de bana Yalnızım anne Boyum kadar büyüttüm El kadardı çocuklarım Bilmem gücüne gider mi Senin öğrettiklerini unuttum Doğru ya da yanlıştı Muhasebe yapmadım Annelik cömertliğiyle Kendi bildiklerimden veriyorum Halâ dik kafalıyım anne Çok şey öğretti yaşam bana Sıtkım sıyrıldı zaman zaman Ama... Keçi inadım var ya Pes etmedim asla Öğrendiklerim bohçamda Öğreneceklerim yolumda Kırk yıllık bu bedende Büyüyorum Gel gör ki Çocukluktan sıyrılamıyorum anne Bu gece Eylül mateminde ıslanan Ve yağmura yenik düşmemek uğruna çamura yatan Kırk yaşında bir çocuk oldum ben Bir sen yoksun, bir de babam yanımda Hadi babam mazeretli Başucunda mermer bir taş Üzerinde bir yığın toprak var Ya sen neredesin Büyüsem de, çocuğum Sana ihtiyacım var Tutup kolumdan Çıkartsana çamurdan anne ... 11 Eylül 2009 / Melle |
Lezzetli bir şiirdi. Teşekkürler.