Üşür Ellerim Yalnızlığın Darağacında
’Kutsal bir düğün sevinciyle uyandım bu sabah’
Maralım, Konuşmanın tam zamanı Umutlar taze bir fidan Kurtulmalı Bu karanlık kör kuyulardan Maralım, Fışkırmanın tam zamanı Kabuğundan çıkmanın Adak mumu gibi yanıp biten sevinçler Yeniden tutuşuyor gözlerinde Maralım, Tak canını dişine yürü Bugün hava dünden güzel Umuda varmak gerek Gitti gelmez trenlerinde yiter sevinçler Bir demir kepenk inmiş üzerine yaşamın Sanki çıkışı olmayan bir peron mutluluk Düşünmemenin çaresini düşünüyorum Aklıma ulaşan her damar Seni zonkluyor Ne yapmalı diyorum Gidip yaşamalı mı yeniden Yoksa kalıp ölmeli mi? O deli fırtınanın yarattığı boşlukta Tut ki ellerim üşümüş yalnızlığın darağacında Yılların ardından kopup gelen Ölü bir sonbahar yaprağı sevgimiz Yeniden yeşersin istiyorum avuçlarımda Gözlerimdeki umut Yüreğimdeki sevda Yalan değil Beşinci bir mevsimi yaşıyorum şimdi Tüm acılarım çiçek açtı Yalan değil, sevdanın bekçileri bekler Bu limanda Her kalkan geminin bacasında Asılı yürekleri Ve kederden kararmış gözlerinde türküleri Sevdamız kitaplara sığmaz Şimdi kör olası yokluğun Çılgın yalnızlıkların elinde Düş mü, nedir Kar beyazı umutlara karalar düşmüş Üşümüş badem ağaçlarına çizdiğimiz yürekler Karanfil yanaklarına tünemiş Kırık tebessümler Şubat ortasında karakış Ağustosu kutluyordu yüreğindeki sıcaklık Ben üşüyordum Alın götürün dedim tüm sevgilerimi Dağıtın şu dünyanın insanlarına O, doymasın aptallığına Ay ışığı ve temiz hava Dinlendirir her şeyi Yıllardır içimizde kırık ezgi gibi inleyen Bu sensizlik dinsin istiyorum Maralım, Tarçın kokan saçlarını bırak Bırak örme bir daha Yaşanmamış yıllar için Varılmamış yollar için Sarılmamış kollar için Savrulsun... |