YOKLUĞUNUN DÖRTLÜKLERİEski bir hikayenin paragraflarında dolanarak okuyurum seni Hiçbir kelimeyi atlamadan hece hece satırları yutarcasına Tümcesi bozuk bütün şiveleri cilalayıp parlatarak Sonra verip veriştiriyorum Allah ne verdiyse Geçmiş “miş-muş” ekiyle değil geleceğe dair yeni satırları türeterek tadıyorum sensizliğini… kenarı büzülmüş sayfalarda larci mürekebbe boyandım uğruna failatun, mefa-il’u diye aruz veznine esir ettiğim kelimelerle birinci tekil sahısla çağırdığım adına dair yalnızlıklarda zaten öznesi sonda yüklemi başında bir cümle olarak kaldın hep dilimde ünsüz bütün harfleri katlediyorum artık yorgun gülüşlerini beynime kopyalıyorum birde densizliğini… yokluğunun dörtlüklerinde başı boş birer sarhoş imlaların “seni seviyorum”u düzgün yazamadığım her sefer gibi fiilsiz, zamirsiz sonu mastar kip’yle biten noksan sevdan Ve eğik yazılmış bir el yazının duruşuna dönderdin varlığımı Hiçbir özel isim senin yerini alamaz artık, hiçbir zarf’ta bırak konuşma çizgilerinde kalsın her sitemim, her söylediğim ve de her bildiğim… Böyle bir kompozisyonun tercümesinde bulmuştum sıcaklığını Giriş, gelişme, sonuç bölümlerinin itimat etmediği Büyük harfle başlamaktı “sensizlik”dediğim her yer İşte tam burada tırnak içine alıyorum bütün yaşanmışları, hayyasızları Zamansız yazılan bir şiirden ne farkımız vardı? Hangi vakit bir başlığımız oldu ki, şimdi noktamız da olsun. Ama ünlemle bitiriyorum tam burada gözlerini tam burada... (!) TİMUR İNCE |