0
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
955
Okunma
TAŞIN VE GÜNEŞİN İNSANLARI
O kadar uzak,
O kadar alıngan
Yırtık, pırtık, yaprakları buz tutmuş
Geceleri hasret kokan üzüm karası renginde
Sabah olma umudu hayli az olsa da
Büyüklerimizin dizinde fukaralık hikâyeleri dinleyerek uyumuşuz…
Güneşin doğuşu karanlık,
Batışının karanlığında düğümlenirken umutlar
Yalnızlığın pençesinde bitmeyen çile ile
Daha daha anlat deyip büyükanne
Geçen en haram günlerin hatrı yine de dağ kadarmış…
Yokluğun kader diye buyrulduğu evlerde
Biraz katıkla kara kışı geçirip baharı karşılamanın sevinci de çokmuş
Aşkın da günahı zaten hiç yokmuş…
Kırk gün, kırk gece
Harmanda yalnızlığı dokurken kilimlere
Yoksulluğun elinde bir büklüm kırılmışken
Tek bir gün de olsa kusur etmedik saygımızdan
Başımızın üstünde yeri var deyip,
Fakirhanemize dostumuzu böyle buyurmuşuz…
Sonra büyüdük taşın ve güneşin memleketinde
Sıra dışı bahanelerle bir yığın hayal
Gurbettin tozpembe yamaçlarında sürgündeyken
Her gün önümüze kattığımız vefasızlıklarla
Keşke büyümez olaydık diye diye isyan edip
Asıl sancı da gençliğe tam göz kırparken koyuyormuş…
Sonra yamalı, ürkek geçen ömür sahifeleri başladı
Kendimizi idam ettiğimiz barut kokulu zalim seneler
Ve elbet beklentilerimiz oldu hayattan
Sevdalara karıştık, kirli mevsimlerde yalın ayaklarımızla
Bazen yüreğimizi, ruhumuzu bir ok parçaladı
Bazen de sonbaharın serseri yaprakları anladı halimizden
Kavga ettik kendimizle, bin parçaya böldük duygularımızı
Ayrılıklar heba etti dilsiz yollarda, su gibi aktı gitti en güzel günlerimiz
Öfkemizi avazımız çıktığı kadar bağırmak isterken
Bir köşeye çekilip dilimizi bıçakla kesip susturmuşuz…
Hep sıfırdan başladık böyle hayattın merdivenlerini çıkmaya
Kaçıncı derken neleri kaçırdık
Yüreğimizi ele verdik, gençliğimizi sele
Bağlayalım derken yaralarımızı bir baktık düşmüşüz dile
Özlemin nasıl olduğunu bile unuttuk
Fark etmedik her şeyin bu kadar ucuz erzan olduğunu
Sevmenin ise sadece adını kazıdık kör şiirlere
O insafsızın ismiyle demetlerce kâğıtlara
Hiçbir engel, fırtına durduramazken bizi
Sadece sevdiğimizin bir çift sözüyle yerimizde mıh gibi durmuşuz…
İşte taşın ve güneşin insanları böyle seviyordu
O nasıl şeydi öyle yıllarca beklemeye mecalimiz vardı
Her şeyin bir hiç olduğunu anladığımızda
Herkes başını alıp gitmişti buz bulanık yüreğimizden
Sülünlerin uğramadığı dağlarla baş başaydık
Ve her şey burada bitti diyerek
İşte o zaman namluyu şakağımıza dayamış
Hayatımızı alnının çatısından paslı bir kurşunla vurmuşuz…
TİMUR İNCE
(taşın ve güneşin insanlarına...)
5.0
100% (2)