Ölümün Camı
susmanın ve ağlamanın
aşk ve hüzünle karıştığı, sayısız sensizlikle yatılıp yeni bir tufanla uyanılan, sabahsız bir gecede yaşadım..... şimdi acıların izi üzerinde, gönlümün yeni kıyametini ararken hep küllerimi buluyorum ve içten içe aynı masalın yalnızlığında dağılıp gidiyorum şehrimin sokaklarında.... ve köpeklerin donmuş seslerinin anılarıyla buluştuğu köşe başlarında, yüreğin gümüş bir zamanla titrediği, yerde duruyor başka aşkların çiçekleri.... oysa pazartesi ya da salı olmuş ne farkeder aşık olurlar ve ölürler ağır ağır, bir çizik bile bırakmadan ölümün camlarında.... belki, yarın biri beni çağıracak, kapıları hep ölüme açılan hüzün bağlarından.... belki de gönlüne beyazlar giyinip demokrat karşılığımı bulacak aynalarda.. şimdi içimde yarım yamalak son bir güneş parçası da akıp gidiyor bir yaban çiçeğinden.... kederlerim ise, hep bir haziran renginde; güneşe dayanıklı....... |