HOŞAF
ne zaman arasam seni
telin, dikenli çiçek açıyor kokuların batıyordu kulağıma şimdi senin dilinde kendi adıma mayınlar döşedim adımı söylesen, ağzın patlayacak havaya uçacak yüzün gözün senin /burada; dilek ve temenniler/ evrilesi, devrilesi boyun boykırımlara gelsin hep önemsediğin başkalarının önünde daha da ezilip büzülesin soyun kütük senin sağın solun, kütük senin! dilerim ki günün birinde benden daha keskin bir baltaya denk gelesin sen kafana göre takıl ama hep benden hanımefendilik bekle eşek ne anladı ki sıpası ne anlayacak hoşaftan inek sever bir kasabın eline düşesin seni benden çıkardım geriye yine ben kaldım bir sevme olsaydı seni benden çıkardığımda geriye ben kalır mıydım? yani aslında ben seni pek sevmedim sevemedim kalabalık olmasaydın pek bi severdim fazla mesai yapan kalbimi sadece birkaç boy küçültmek istedim kalbim senindir, gir deseydim kalıbımı basarım ki kirli galoşlarla yüreğime basar, onu kirletirdin /insanlık hali işte, bu fasılda üzülmüş gibi yapıyorum/ bağışla hani babası zengin, gereğinden fazla şımarık yapışkan etiket bir kız arkadaşımın kaybolan çantasına üzülüyormuş gibi ve benzeri bir durum yani şu an benimkisi. ben sağ, ben selamet sen mi? merak etmiyorum kör leyleğin rızkını Allah verir diyorum jir-fhrn |
OlgunOnur tarafından 12/16/2011 10:11:34 AM zamanında düzenlenmiştir.