BİR BEŞİK VE BİR NEYgelseydin tepeden tırnağa sıyrılırdı matem gecelerden hüsran kokan anosonlu dost sohbetleri vazgeçerdi kendiliğinden... arınırdı hayat gönül kırıklarından ve dolu dizgin şaha kalkardı beyinden kalbe kan... gelseydin bir ney üflenirdi tutsak sevdaya sessizliğin nefesini öperdi dudaklarından ve inlerdi bir ömür yanımda kal duasıyla... şimdi o kadar uzak mısın bize tel tel sindiriyor mu saçlarını o adam söyle başüstünde tutulası sevdanın astım nöbetlerinde titrek sabahlıyor mu başucunda... daralınca enginlerin yeni bir çağ yırtıyor mu çaresiz göklerden bir şarkılık dilinde alevlerinin hırçınlığını dindiriyor mu dolduruyor mu aşk yelkenlerini gece mavisi düşlere benim gibi... desenki soluk almadan -evet... o anda kapanır işte gözlerim yıkık viran düşer besleme şehirlerim kararan bir umut dahi olsa yüreğime kadar volkan kesilir beşiklerim kargalar zıkkım bir türkü fısıldar kulaklarıma ettiğim yeminler ağır gelir ayaklarıma ve yardıma koşar martılar kanat uçlarında, ağızlarında köhne keder boşluklarıyla kadim dost serçeler eşlik eder gözyaşlarıyla... bileklerime kitli öpüşler sanırsın neşter kesiği şimdi toz pembelerse bir çırpıda yüzüme çalınan katran karası sanki... ve kadınım sen |
başüstünde tutulası sevdanın astım nöbetlerinde
titrek sabahlıyor mu başucunda...
daralınca enginlerin
yeni bir çağ yırtıyor mu çaresiz göklerden
bir şarkılık dilinde
alevlerinin hırçınlığını dindiriyor mu
dolduruyor mu aşk yelkenlerini
gece mavisi düşlere
benim gibi...
Ahengi kara bir gecenin koyusunda debelenirken yorgun düşlerin, bir yandan tükenir türkülerin ağıtlarında yanarak.
Şiir böyle bir şeydir işte...
Tebriklerim kalsın, şiirdi...