Aşığın ÖyküsüMaşuğun aynasında billurdan bir zerreyim. Verdiğin süt kaynadı; halime şaşma anne. Hiç bir yerde yokum ben, her yerde bin kerreyim, mâzîye âteş düştü; ardıma düşme anne! Kapkaranlık kayboldum; gülzârın yolu harzâr. Gülzârda mezarımı senden başka kim kazar? Durma kaz! Kazacağın bülbül kadar bir mezar, mor gülün yaprağını ne olur deşme anne! Yeniden cân yarattı nefsine kör bedenim. Kanatları kördüğüm münzevî bir kuş tenim. Sen benden uzaktasın; ben sende hâlâ sen’im gözüne mil mi çektin, gölgene koşma anne! Mihraba uçuyorken konduğum mekân sırça. Dem rengi gözyaşlarım seyyide ve hallaca. insanlığın mihengi insanda paramparça, onarmaya çalışma, kabından taşma anne! “Kafa Yoranlar”danım; bilmeden seçemezsin. Işıktan gömlek lâzım; pişmeden biçemezsin. Bu âteş deryâsını sal ile geçemezsin; sen incecik bir mumsun, sîneme düşme anne! Açma gayb kuyusunu, feryadıma aldırma! Bu gönüllü yaranın kabuğunu kaldırma! Kor döken sırlarıma gül cânını daldırma; külümden de uzak dur, sakın tutuşma anne! Özüme dek sürgünüm sonsuzluğun bağında. Bir mahrur minyâtürüm âşıklar kuşağında. O’ndayım ben, O’ndanım; dilim Yâr ocağında; sen de erit dilini, sen de konuşma anne! Filiz Bedük… |
sunmaya aciz kalınan gül yaprağı bendendir belli ki
ey nar ı beyzamı suya salan ateşten elleri annemin
de ki
köz neden duysun kül olmak varken yanmanın azabını
ayraç bırakılır aşk bülbül saldır şiir nazenin bir gül ki
sen susalı
tarifi yok, tahribi kolay, jelatin bir oyuncaktır şimdi
''Ali'm ne gezersin gurbet ellerde'' türküsü olsa da durup çölde söylesem
sesimin unufak olması tuttu yankısı bir kırık ezgi
..