ANADOLU DESTANI'NDAN
" SİZE BEN TAARRUZ EMRETMİYORUM. ÖLMEYİ EMREDİYORUM, BİZ ÖLÜNCEYE KA¬DAR GEÇECEK ZAMAN ZARFINDA YERİMİZE BAŞKA KUVVETLER VE KUMANDANLAR KAİM OLABİLİR." MUSTAFA KEMAL.
"Aha, şart olsun Sarı Paşamız bilir. Aha, şart olsun "ÖLÜN " dese Göz kapalı gidilir. Çelikten bakışları var ki babam deme gitsin... Bir dikilince ayağa, Büyür, büyür de gönlümüzde Dal verir, budaklanır, başı göre değer. Yürüyünce düşmanın aklı döner. Adına gurban Sarı Paşamın Aha, şart olsun “ÖLÜN ” dese Göz kapalı gidilir. VIII. Yiğitti Sarı Paşam, Güçlüydü. Kaldırıp da omuzunda dünyayı, Şu kara talihe "hele dur !..." diyordu. Bin yürek gibi gelip bir yürekçesine yürüyordu. Bir nefes gibi akıp gönlümüze giriyordu. Gözleri çakmak çakmak, Deniz mavisi, Şimşekler çakıyordu. Tüm kaygıları yürekten yıkıp atıyordu. Bir dikilince ayağa Büyür de, büyür gözümüzde... Dal verir, budaklanır, başı göğe değer. Yürüyünce düşmanın aklı döner. IX. O, bir ağaç kabuğu gibi sert ve sağlam. İşleyen bilek, bilen elcesine maharetli. O, kuru toprağa düşen yağmur, O, kara gün göğüne vuran güncesine cesurdu. O, bu günden geleceğe uzanan düşünce, Yarma umutla yürüyen yoldu. O, korkusuz, O, yanılmaz yürek, O, hem bugün hem yarın demek. O, can gibi damarlarda yürüyordu. X. Denizden esen rüzgâr çelik kusmakta. Kara balçık gibi gökyüzü duman mı duman... Conkbayır’ı sırtları ateş içinde. Arıburnu sahilinde kum gibi düşman Filikalar habire asker taşıyordu. Denizde alev saçan o deniz ejderleri, Conkbayır’ı sırtları yanıyordu XI Tepelerde binlerce yürek Binlerce yürek Mustafa Kemal demek. Conkbayır’ı sırtları "ölüm" kokuyordu. Öfkeli bir kırbaç gibi saklayıp yüzlerine, Binlerce yürek ardından ÖLÜME YÜRÜYORDU. Irmaklarcasına akıtıp kanlarını, Ve canımızı "al !.." diyerek, O kutsal topraklar üzerine düşüp, Tutan el, gören göz, kükreyen yürek... Düşmana "Dur l..." diyordu. Uzanıp da kara çjökler üstüne el el, KARANLIĞI SİLIYORDU. |