KESİK BİR PARMAK KANAT TAKMIŞ UÇUYORDU
kesik bir parmak kanat takmış uçuyordu
kesik bir parmak gözüne gözüne dünyanın en iğrenç gerçeğini sokuyordu kırmalı diyordu zincirini altın kafeste inleyen bülbül inleyen bülbül gönül dünyasının ıssızlığında kimsesizliğini,güçsüzlüğünü yükleyip de gözyaşlarına ölüyordu kurnaz tilki bilmem hangi hesap peşinde ellerini oğuşturarak toz edip kuyruğuyla dünyayı beynindeki o zalim aydınlığın ve keskin zekanın heyecanıyla kuyuya düşen ceylana el veriyordu ceylan denize düşen örneği sarılırken yılana tilki gökten yıldızları yere indirecek diller döküyordu ceylan anlıyordu ceylan denize düşen örneği yılana el veriyordu bir tavşan uçsuz bucaksız kar denizinde yürüyordu bir ağaç kökünü kemirip kurdundan kuşundan ırak ıssız bir çalı dibinin soğuk,tehlikesiz yamacında güçlenip yeni güne postunu kaptırmadan gitmenin hesabını yapıyordu bir kara kurt çıkıp da mağarasından düşen bir dermansıza rastlayıp aldırmadan çelimsizliğine,hastalığına midesine çöreklenen ince sızıyı dindirmenin yolunu arıyordu bir tavşan başına geleceği biliyordu iki can ve bir tek yalın gerçek bir dere kuytusunda koyup kotarıp dünya hesabını yeni bir hesabın dokusunu örüyordu bir dere kuytusunda ölüm üstüne yazılan o hazin öykülerin kan ve gözyaşlarıyla yıkanmış korkulu sokaklarında yeni bir can vücut buluyordu kesik bir parmak kanat takmış uçuyordu kesik bir parmak gözüne gözüne dünyanın en iğrenç gerçeğini sokuyordu (zekeriya çavuşoğlu) |
yıllardır bu kesiğinden kanlanıyor koca ırmak.
Selamlar usta kalem.