Elveda
Son(bir) sonbahar ikindisinden
Bir veda yazıyorum kara tahtaya Kanıyor ellerim Üşüyor yıdızlar Hasta yüreğimden yol bulup Sarı sarı Tane tane akıyor ellerime Parmak uçlarımda son sözüm Pişmalıklar uçurum Kederliyim uçsuz bucaksız... Kemanlar çalınıyor ah... Hasta yürek uzundur şiire sancılı Alnımda ter gözlerimde bir damla Toparlanıyor yavaşca kirpiklerimden Bir damla, bir damla daha Düşüyor kalem uçlarıma Bir ağlamak ki... Uçsuz bucaksız... İstanbul’a götür beni Beni bir o anlar dertli kalem Boğazdan eselim yine Yeditepe’de dolaşsın boynu büküklüğümüz Orhan Veli’den destur alalım Martılardan özgürlük Süleymaniye’den heybet... Marmara’da bir dalga olsun hüznümüz Hırçın ve sitemli Islansın deniz kenarlarını mesken tutanlar. Haydi gidelim... Annemin şevkatine yayılalım sereserpe Babamın başucundaki çiçeklerden Abimin mezarına ekelim Can-cana kokuşlarını çekelim içimize Yok olsun içimizdeki tüm sahipsizlik Kadıköy’de iki kardeş ağaca varalım Merhemlensin ağrıyan başımız gövdelerinde. Sonra Gam-küsarıma gidelim L/imanında dinlensin mecalsizliğimiz Sus pus edelim dilleri Dertleşirken gözlerimiz Güven alıp güven versin nefesimiz. Demdir artık... Ahh İstanbul...Ahh benim dertli şehrim. /Kaçmak istediğimde sensin,kaçıp sığınmak istediğimde/ Haydi dertli kalem Yazıver son sözümüzü ve koy noktayı Geç kalınmış son vedaya... Dayan hasta yürek Dayan yaşlandıkça büyümeyen ürkek Dayan yuvasından düşmüş ardıç. Uzatma... Bu vakit ki son veda ELVEDA. |