zeytin gözlerimin fırtınası
gurbettir
sırtında bozkırın efkar efkar çöküyor sarıya ne emperyal sızlanmalar var burada ne uzaklarda öyle çok sancı uzak yok mesela en uzak burası... hep aynı sokak köşesinde metruk hayat rezil gündüzlere inat gece hala bir çocuk köpek gibi içip kan sızdırmalı katil edilmeli her ayın 10’ u lakin yalnızlık... anayasal bir iç çekiş kirli sevdalara rehin düşse de hürriyet sevinçlerin gözü önünde kesilmeli şahdamarı hasretin farsça bir hüzünle nazende bir nar mevsiminde burada günler çürür gece gün kokar hayata bakılan yer açık bir yara çorak... ve zeytin gözlü kızlar hiç setenay görmemiş kızlar hiç setenay görmemiş gözler zeytin gözler... dünya, yalancı ayna gülümseyen coşkunluklar hayata yakışmayan simgesel mutluluklar çeneden damlayan ter ter içinde ayrılıklar imlasız aşklar çirkefleşmiş ayrılıklar yeniden partizanca sevişmeler bozkırın gözü önünde çiçeklere yanaşmayan böcekler gömmüşler beni buraya henüz hiçbir kitaba inanmadan... |