kervanlar geçerdi bizim oralardangüz kervanları geçerdi sarı çiçek yaylasından emir’in hanına doğru palanları yarı yırtık katırlar, azıklar kuru başları sargılı sert bakışlı adamlar denkleriyle beraber alıp giderlerdi çocukluğumuzu tuz kervanlarıydı gidenler gittikçe küçülür küçüldükçe büyürlerdi gizemleriyle kırçıl,kara bıyıklılardı ellerini bağırlarına vurarak selam verirler kimseyle konuşmazlardı kadın öğretmenimiz oturup pencere dibine,saatlerce susar bir tütün yakardı sessizlik olurdu sınıfta ve öylece arklarından bakar,belki de kendine dalardı tuz kervanları geçene kadar ardından bakardı ne kervandı giden aslında ne de denkleri eylemde gizliydi bir şeyler gidişler sorguya çekecek sezgilerimiz yoktu daha,neydi ufkun ötesi tütünle beraber o duygular yakarken öğretmeni başlarına papak geçirmiş biznen yaşıt bizden iri çocuklar ayazla dost olmuş elleri havuç babaları binek taylarında onlar yayalar bir eli değnekli bir elinde bakraç emir kulu misali, dudak fıtılamasına bir ordalar bir burdalar ekim başlarında güz kervanları geçerdi bizim oralardan biçerek derinden hamiyetimizi el dokumu kıl çuvallar dolusu tuz biz tuzları yaralarımıza basardık,onlar bizi kurşuna dizilirdi umut,ses gelirdi dağlardan kervanlar giderdi çoğu güler ben ezilirdim affola kulebi kasım |
Anlam yuklu Bir siir OKUDUM ..
Yureginiz ve de kaleminiz daim OLSUN ..
Saygilar.. JANET KOHEN