Yoksul Evlerin Sıcak Odalarında Bıraktım Düşlerimi
Yoksul evlerin sıcak odalarında bıraktım düşlerimi
Üzerlik tohumundan örülmüş nazarlıkta takılı kaldı umutlarım Kahrını fistanının eteklerine çıkınlarken anam Canını yakarken ayağındaki yarılmış nasırı Bilirim acısından sıkardı dişlerini Hafta sonu eve yorgun gelen demiryolu işçisi babam… Yoksul evlerin sıcak odalarında bıraktım düşlerimi Zemheri akşamları yanan sobanın üzerine soyulmuş Portakal kabuğunun kokusu odayı kaplarken Islatırdı Yanağından, yanağıma düşen Muhacir Ninemin gözyaşları Ermeni zulmü ile başlayan göç hikâyesini bana anlatırken… Yoksul evlerin sıcak odalarında bıraktım düşlerimi Gaz lambasının titreyen ürkek ışığında Kanaviçeye göz nuru dökerken sabırla ablam Koskoca kırmızı bir gül işlerdi, bülbülüyle beraber Bazen gün ortasında, bazen gün batımında Çıkar gelirdi komşu köyden ansızın halam Cebime koyduğu kirli, halka şekerler şu anki gibi hatırımda… Yoksul evlerin sıcak odalarında bıraktım düşlerimi Resim defterime çizdiğim şehirli çocuklar Toplarken gökyüzünden yatağıma dökülen yıldızları Kovalardım düşlerimden Kovalardım, hayallerimi benden çalan hırsızları… Yoksul evlerin sıcak odalarında bıraktım düşlerimi Ben Yoksul evlerin sıcak odalarında bıraktım gülüşlerimi… Ereğli, 13 Eylül 2011 Yüksel Erentürk YILMAZ |