Gizemli Sabah
I
Yine melez bir sabah, içimde unutmuş kendini, Küvetimde yine geceden bileklerini kesmiş cümleler, ağzına kadar düş gölü, Günaydın kendime, günaydın umarsız yüzgeçlerim. Hep unutuyorum nasıl doğuyordu bu perdeler? Saksılarımın üstünde güneşlenen begonyalardan yana mı? Yoksa vasiyeti sadece birkaç dalga olan, yoksul gemilerden mi yana? II Kadran ve kadraj kararsız, Üçüncü kattaki anılarımı örümcek ağları sarmış, Bir yolculuğun endişesiz zamanlarını bir solukta içiyorum, İnatçı takvim nihayet dalından düşürdü salıyı… II Gölgelerinden karanfiller sarkan odalar, Koca bir dudak karşımda, hüznünden yeni boşanmış, İyilik sever biri, yenice hayal bağışında bulunmuş, kimsesiz sevgililere. Sepya bir fotoğrafın içinde sürgünmüş, Fotoğraftakiler ölünce o da beraat etmiş. Bir zamanlar, adı en güzel kapaklı öykülerde çıkarmış, Avuçlarında bir demet pencere, kıyılarındaki kokulu balıklara açılan, İçinde kırık öykülerinin yüzdüğü akvaryumunda. ıv düş kabuklarına basıp kaymayayım diye her bir yeri renklemiş, maktulün seviştiği belli olmasın diye tüm ten izlerini silmiş. V Olay sabahı, Sırtından sevişmiş olarak bulunulan bir adam, Yerde uçmayı yeni öğrenen, kuyruğuna teneke bağlı bir uçurtma, Koltukta düş yetmezliğinden ölen yaşlı bir öpücük, Menekşe renkli uykularına yüksek dozda cümle alan bir kadın. Günaydın, teslim oluyorum, Peki, düşler yukarı tamam… Oktay Coşar |
Peki, düşler yukarı tamam…süper ... :)))
güne sizi okuyarak başlamak güzel...varlığınız daim olsun inşallah ... selam ve dua ile...