Kentin Solan Yüzünde Karanlık
Solan kentin kapılarında
yalnızlığın numarası asılı oysa ki her sabah yollarda tanıdık insanlarla selamlaşmak yarına olan inançları arttırıyordu. Her sabah yürünen yollardaki tozlar her zerresinde kendini yeniler ve zaman yerli yerinde bize uzanan ince bir tane daha bir heybetli ve küskün nerde çeltik tarlaları ve papatya gölgesi artık solan kentin ağaçlarında bir gölge aranıyor, yazgısı yargıçlar tarafından yazılmış bir yere gidiliyor. Gidenler geri dönmüyor dönse de eskilere yakışmıyor. Ey sevdaların kavgasında yetişen sularıyla kanlarını tüketen bir gün geleceğim geçmişime arınmış olarak günahlarımdan ama her defasında yok olmak ne demek özünü bilmemek kahrolmak aldatılmışlıklara titrek bakışlara restini çekmeden atıldım hayatın içine oysa ki yapay bir yörüngede dönen korkuların esiri olmuştum. İki damla gözyaşı yalancı uykularımın ihbar senedi ve dumura uğramış bir hayatın uzaktan krokisidir. Solan kentin sokaklarında yalnızlığı aradım gecelerde oysa ki yalnızlık bir adım ötede ve kahredici duman içimde yok olan haykırış ama yine de sevdam beni baştan çıkartırcasına orada döneceğim bir gün ırmaklara denize açılan bir yol bulacağım çıksa da karşıma dağlar kıracağım belini yokuşların açacağım bir vadi uzanan mutluluğa ve umarsızca ve de aldanmadan haykıracağım doğan güneşin kendisine, arkamdan parlayacak ışık ve yansımam alıp götürecek beni gölgesine tek tek kopardığım ama bir gün yine birleşecek olan papatyaya. Erhan-02 |