Ve Sükût...Şiirin hikayesini görmek için tıklayın " Bir resmini bile bırakmadın bakıp da avunulacak,
O yüzden geceler boyu yüreğime çok baktım ben... Hayallerimin boynuna Hz. İsmail misali bir taşın üstünde çalarken yalnızlık hançerini Bir Cebrail bekler gibi bekledim seni, Tutsan da çevirsen diye bıçağı Ama gelmedin... Demek ki dedim, Akacak cân damarda durmazmış... "
Sükût; yâr şehrinden ömre düşer de,
Her kelâm ruhumu dermansız koyar. Her solukta sükûta cemre düşer de, Cellât bile ömrüme fermansız kıyar… Gecedir sükûtun kurak mevsimi, Efkârın bağrında demlenir zaman, Yokluğa kul edip körpe nefsimi, Susarım ruhumda soluklanır an… Simsiyah bir yangın katresi sızar. Zevâlin şehrinde sükût’tur adı. Her hece dermansız sayrılık yazar. Ömrüm sükûtunda bulur muradı… Yoklukta varlığı bulmaktır sükût, Ruhun kuşandığı kalkan gibidir. Yusuf kuyusunda kalmaktır sükût, Gömleğe bulaşmış al kan gibidir… Sustur çığlığını ey garip gönlüm. Sükûta imrensin hep lâl olanlar… Yâr’in secdesine düşerken alnım, Buluşsun sükûtta hemhâl olanlar… Ve sükût; gönlüme vurulan mühür, Ervah-ı ezel’den payidâr olan… Sonsuzluk yurduna akarken ömür, Sükût’tu kabrime türbedâr olan… Yusuf MESCİOĞLU. Onikiağustosikibinonbir. |
Ervah-ı ezel’den payidâr olan…
Sonsuzluk yurduna akarken ömür,
Sükût’tu kabrime türbedâr olan…
gönlüne kalemine sağlık