bir devran bir kervançoğalıyorsun gidişlerimde,başak başak sarı sarı kokun geliyor roma hamamı yanındaki eski fırından aç kalışlarıma kıtlık kıranıma sensizliğe maya tutmuş hamurdan... mazuratım o ki çağlamıydı yeşil mi cebimde kalan gözlerin el atsam yanacağım birer birer kaldırıyorum bazalt kara taşları başladım tam ucundan,alacahan’dan kesmem umudumu,murat han’nın bağdat’a dizdiği yoldan... amele durdum hep tarihle senin aranda kazmayı atsam elimden nazar-ı lûtfun eriyecek daha uzaklarda,daha uzaklarda aşk gömü rüyalarına yatanlar nerden bilecek sanma ki şark çıbanıyım,omuzlarımdaki yaralar ondan... ah...! varken belkide olmayan sevgili çokurova’da sıtma’m,tekke diplerinde duam terim emeğim namusum ar’ım şeyhzade’ler diyarında yitik kanalım yanmalar başka tad veriyor, esirgeme yokluğunu bu kuldan kasım |