Uyusun da Büyüsün UmutlarımBir fırtına kemiriyor içimi Bir sülük insafsızca emmeye çalışıyor hayallerimi Bir akbaba ölü coşkularımı didikliyor Bir kadın uzatmış elini ruhuma Almaya çalışıyor aklımı Her şey bu kadar kötü gitmiyor ama. Bir kedi sırtımı yalıyor, yummuş gözünü. Bir ayyaş geleceğimi bilirmiş gibi gülümsüyor yanaklarıma. Gül satan çingene, “bu aşk da benden olsun abi” diyor. Habersiz gelen rüzgar göğsüme sokuluyor. Yakamı kaldırıyorum. Bir gözüm denizin oyuncakları vapurlarda. Üflüyorum daha hızlı gitsinler diye. En az deniz kadar yorgunum. Ucundan yırtılmış hayallerimi düşünüyorum. Yaşadıklarımın üstüne, mutlu bir elbise gibi giydirdiğim hayaller. Sözcükler, kavak ağaçlarından savrulan pamukçuklar gibi kafamın üstüne konuyor. Bugün uysal bir gün. Sihir bana ne zaman gelecek? Bir bank Üstünde küçücük bir adam Koskocaman vapurlar Küçücük adam Dev gibi çiçekler Küçük adam Zebellah gibi bir gözyaşı Herkes kendi kutusunda saklıyor hayatını. Herkes şair; herkes düşünür; herkes aşık; herkes işsiz. herkes umutlu; herkes alkolik; herkes komik. Herkes herkes işte. Herkes herkesi yazıyor. Herkes herkesi çiziyor. Ölümlü yeryüzü müdavimleriyiz. Bi yaşayıp ölecektik sakıncası yoksa. Sakıncası yoksa biraz aşkın tadına bakacaktık. Biraz sancıların. Biraz öfkenin. Biraz cinnetin. Biraz dokunmanın. O kırk mevsim bakar. Öbürü Kırkbir mevsim. Kimse saymaz ki mevsimleri. Hani imtihandı bu handa konaklama ? Bu kaçıncı cümlemdi ? Kaçıncı hüzünlenişim? Kaçıncı çığlığım? Saymayalım… Saydık mı bereketi kaçar. Biz yine paşa paşa gidelim her zamanki meyhanemize. Bir duble bir şey içelim. O kadınları düşleyelim. O kadınlarla sevişelim. Koklaşa koklaşa yazalım. Nasıl olsa bedava bu cümleler. Düş cumhuriyetinde bayrağımız hep göklerde. Ağır ağır dolduralım rüyaların içini. Nasıl olsa herkesin rüyası kendine. İçelim güzelleşelim. Yazalım güzelleşelim. Nesir olsun bu saatlerin, bu bulanıklığın adı. Biraz da nesir gibi yaşayalım. Düz yolda sendeleyelim. Bir cambaz gibi incecik bir duygunun üstünde yürümeye çalışalım. Dere kenarında ruhumuzu sıvayıp, içine hüzünlerimizi daldıralım. Sonra devasa bir opera salonunda, ağır makyajlı, güçlü diyaframlı kadınlardan arya dinleyelim, kör bir suskunlukta. Bunları her sevişmeden önce yapalım. Sevişmelerin kapağı olsun bunlar. Bu içki masası. Havada uçuşan fasıl. Bütün bunlar gökyüzünde buharlaşsın usul usul. Bir tek yıldızlar kalsın. Dün gördüğüm aynı yıldızlar. Her şeyime şahit yıldızlar. Sarhoş takım adası yıldızları. Kalkmam lazım. Tatlı bir yörüngedeyim. Fazlasıyla çıplağım, yatağıma uzanayım. Uzanmadan bir avuç büyü alayım yanıma. Koynuma İçime Uyuyayım Uyusun da büyüsün umutlarım… Oktay Coşar |
da
ya uyanamazsa...