Yusuf’a susuz Züleyhâ oluyorum kangren gecelerdeAğustos’da yağan yağmur bak , gül ağlıyor şimdi.............. cevizli sandıklarda eskittim zamanı yataklık etti yazgı yine hicrana, özleme.... ağlıyorum, her bir tuzlu su sonsuzluğa yol alıp gidiyor. Yazın koynunda (d)ağlarken yüreğim uzat ellerini, uzat yürek sancılarım(n)ı. yanı başıma katransı acıların mevizlensin. şah damarımda Azrail ikamet ederken geçirir yağlı urganı boynuma. güller yağsın avuç içine. her bir yağmur damlası ’vuslat’ diye ellerini semaya kaldırışında hicranın geçmesini dilemekteler. özlem sancılarını hüzünbaz bulutlara as. ve aksın oracıktan tuzlu sularını duamı ilmekleyeyim kirpiklerinde tek bir gözyaşı bile kalmasın cancağızım aksın boşver ki; teninden tenime inen her ıslak susuzluğumu vakfetsin azizliğini. yeni sözcükler yükledim heybeme. s(b)ensiz acılara boyun eğme sakın iki gözüm. hicranda Nil doğururken ruhum. yokluğunun yoksulluğuna kaç geceyi adak ettim. geçmiş zaman ekleri devrildi parmaklarıma yine senden vazgeçmedim can sızım ne çok harfler susuyor, sana gelişimde Haliç’te süzdüm özlem yanıklarını sonra senli cümlelerim kaldı göçe zorlanan bir martının kanat çırpınışında. gece ayazında Dolunay’a senin gülüşlerini astım serdim, fakirliğimi. üşüdüm saat iki de üşüdüm can sızım kaç defa sorgulandım Araf’ta saat üç Yusuf’un kuyularında bir Züleyha oldum. Firavunun karalığında mintanı yırtmaya niyetlendi,gece üstüme atıldı,delice zan altında kalan ruh, hiçliğe giyilen bir beden. dibine çekilmiş bir denizin sahilinde yüreğim. fecr vakit aydınlığında Meryem’in dudak boşluğunda yüzlerce duayı ekledim İsa’nın çarmahında . cemalimi sende buldum. maviliğin içinde bir orkide çiziyor gök yalın, bir o kadar çıplak. seni giyindim, üzerimdeki deli gömleği çıkarıp attım dipsiz kuyulara. irin toplamış yüreğime sardın nasırlı bir babanın elleriyle. şimdi sen zamanı. Kapat usulca misket karası gözlerini. susuyorum Yunus’un sofrasında seni anıyorum dudaklarıma katıp mim halimle yakıldım, yandım. Mecnun’un Leylâsı gibi zemzemimsin, Yusuf’a susuz Züleyhâ oluyorum kangren gecelerde keskin bıçağı sür boynuma iki gözüm damlayan her kan toprağa düşüşünde binlerce filiz doğacak. yokluğunun yoksulluğu ölüm ıssızlığında maviliğin çorak coğrafyama şifa diye gelsin ben, senden gelen her şeye kabulüm cancağızım. mutluluk, huzur avuçlarında var. ism-i nazımında onlarca dua yükledim her ’cancağızım’ deyişimde İbrahim gibi yanıyorum. vazgeçilmezimsin şehr-i İstanbul. gordion 04/08/2011 |
Saygılar