Ateş Geçidi
Koştular
Çok koştular Fırtınanın yakasına yapışmak için İçindeki hortumu öldürmek için Artık yutmasın diye zalim duyguları Koşarlarken arkalarında gözyaşlarından toz bulutu Toprağın şahdamarı kökünden kesik Öcü alınmamış ihanetler çorak Kuşlar üşüyor çok üşüyor Titriyor bulutlar çok titriyor Onlar koşuyor aslında bir el yazmasının peşinden Onlar koşuyor aslında ellerinde balta Daha çok inanç var budanacak Daha çok anahtar var rüyalarına uydurulacak Koşuyorlar Buğday tanesi gibi kızlar tepelerde Som sarı kirpikleriyle gözlüyorlar geleceklerini Karınca gibi adamlar yuvalarında, ağustos böceklerini diriltiyorlar Koşuyorlar fırtınanın peşinden, göğüslerinde masmavi bir kasırga Şakaklarında yağmur taneleri, buğuları yeni tomurcuklanmış Açlıktan ağlayan ağaçlar yaprak bekliyor Bir gül tanesi üzgün, dikeni bile kanatmaz kimseyi Koşuyorlar Gökyüzündeki sahte yıldızları savurmak için Koşuyorlar kapkara dudak tarlalarının içinden Coşkuları kan revan içinde Geçiyorlar bataklık gibi hayallerden, diplerine bulaşıyor ölüm Pörsümüş gecelerden kurulmuş barikatlar önlerinde Yeşili çalınmış bir orman pusuda, yutmak için nefeslerini Ama hep koşuyorlar yıldırmadan içindeki ışıklarını Gökten yeni ölmüş insanlar yağıyor başlarına Yeni emekleyen bir büyü birden canavarlaşıyor toprağın içinden Ama koşuyorlar kendilerini çağıran kehanetlerinin peşinden Bir fırtınanın içindeki hortumun kalbini hançerlemek için Geçip gidiyorlar ruhlarındaki ateş geçidinden Erimeden yazgıları daha Küllenmeden yazgıları Koşuyorlar Kayboluyorlar bir bulut kümesinin içinde Kayıp Düş tozlarıyla yazılmış bir destan gibi ... Oktay Coşar |